Zamanın birinde, çok uzak yerlerden gelen ve geldiği yerde hiç kimseyi tanımayan bir çocuk vardı. Çocuğun yanından hiç ayrılmayan bir sürü arkadaşı vardı fakat onlarla sık sık kavga eder, bir türlü anlaşamazdı. Bu çocuk birkaç yıl önce yaşadığı bazı kötü olaylar yüzünden aslında hiç kimseyle anlaşamazdı, kendisiyle bile. Aklından geçenler, arkadaşlarının söyledikleri, çevresi ve ailesi tarafından ona anlatılanların hepsine olumsuz tepkiler verir, kavga etmek için bir sebep mutlaka bulurdu. Diğer insanlar onun bu tavırlarına şaşırır, ona kızar ve pek çoğu ondan uzaklaşarak kendi hayatlarına devam ederdi. Bu kez de çocuk onlara, onu yalnız bıraktıkları için sinirlenir ve onları asla affetmemeye karar verirdi. Çocuğun hayatını geçirdiği yerde büyük bir insan vardı ki asıl kararları veren, hareket etmelerini sağlayan o olsa da yapacağı çoğu şeyde önce çocuğun lafını dinler, daha sonra harekete geçerdi. Diğer çocuklar onun kadar acımasız, kendini suçlayan ve her zaman kötü şeylerin başına geleceğini düşünen bir yapıda değildi. Onlar çok daha iyi niyetli, hassas ve sevecen çocuklardı. Adam onların orada olduğunu içten içe bilir fakat onlara bir türlü güvenemezdi. Dinlediği tek çocuk kötü olandı. Birisi adama çocukluğuyla ilgili bir soru sorduğunda çocuğun gözlerinden yaşlar boşanırdı ve kederlenirdi. Adam çocuğa dokunduğunu bildiği bu soruları soranları ve bu konuyu açanları sertçe tersler ve kendisi de bunu düşünmemek için çabalardı. Zamanla adam, çevresindekilerin de baskısıyla bir psikiyatra gitmesi gerektiğini anladı. Doktor ona soru sormaya çocukluğundan başlayınca adam kızdı ve kalkıp gitti oradan. O gece gözüne hiç uyku girmedi adamın. Düşündü, düşündü ve içindeki savaşı kendi başına durduramayacağına karar verip ertesi gün doktora tekrar gitti. Doktorun sorularına acı çekerek de olsa kısa cevaplar vererek çocukluğunu yeniden gündemine getirmeyi başardı. Sonunda doktorun soru sormasına gerek kalmadan her şeyi olduğu gibi anlatmaya başladı. Konuştu, konuştu ve konuştu. O konuştukça, içindekileri bir bir doktorun masasına döktükçe çocuk küçüldüğünü hissetti. Haftalar geçti, doktor randevuları devam etti ve çocuk artık minicikti. Öyle minikti ki diğer çocukların neşesi, sevgisi onun sesini bastırmaya yetiyordu artık. Çocuk yok olamazdı ya adamın içinden, olmadı da. Fakat onunla yaşamayı öğrendi adam. Onun varlığının farkında olarak ondan bağımsız bir hayata başladı. Kısa süre sonra öyle mutluydu ki çocuk da o cılız sesiyle onu mutsuzluğa itmeyi bırakıp sessizce durdu adamın içinde. Ve sonunda çocuk, adam üzerine uyguladığı baskılarda başarısız olmayı ne kadar çok arzuladığını fark etti. Kendisinin mutsuzluğunu isteyemezdi ki insan. O da anladı diğer çocukları, adamı ve en önemlisi de kendini. Huzur doldu içine. İlk kez çocuk, adamdan beslenmişti ve bu tarif edemeyeceği bir histi. Mutluydu.
Abonelik
2 Yorumlar
Eskiler