Selamlar
Son dönemlerde tanık olduğumuz onlarca olay istesek de istemesek de bir yol bulup bizim hayatımızı etkiliyor. Bu uyarıcılardan kaçmak pek mümkün görünmüyor. Öte yandan zaten hâlihazırda yaşam adına verdiğimiz savaşın yanında canımıza tak eden ve bizi yerle bir eden tonlarca olay ve durum peşimizi bırakmıyor. Son dönemlerde yaşadığım karmakarışık ruh hâlini tanımlayacak kelime bulamadığımdan yazarak kendimi anlatabilmeyi umuyorum.
Yaşanılan büyük doğal afet herkes gibi benim de hayatı tekrar sorgulamamı sağladı. Tam olarak ne yapıyorum? Ne için yaşıyorum? Ne için hedef belirliyorum ya da gayem nedir? Tüm bu soruların yanı sıra üst üste yaşamış olduğum yoğun duygu durumları açığa çıktı. Geçmişte bir şekilde halı altına süpürdüğüm duygular gün yüzüne çıkmak için âdeta savaş verdi, güç bela düzenli hâle çevirdiğim uyku düzenim yerini eski hâline bıraktı. Yediğim yemek âdeta keyif almamam için sanki birden tatsız ve tuzsuz hâle geldi. Duyguları en uçta yaşayan kişiler beni anlayacaktır ancak daha anlaşılabilir olması adına biraz bu durumdan bahsetmek istiyorum. Hepimiz insan olmanın getirmiş olduğu duygusal yapıya sahibiz. Evet bunu kadınlar ve erkekler üzerinde hangi cinsiyetin daha duygusal olduğunu bilerek genelleştirebiliriz ancak kadın veya erkek olmanın ötesinde bazılarımız yaşadığı her duyguyu en uçta yaşayabiliyor. Buna en önemli örnek depresyon hastaları örnek gösterilebilir. Depresyon sahibi kişiler zaten içinde bulundukları yaşamdan keyif almamaktadırlar ya da çok az keyif almaktadırlar. Bu kişiler mutlu oldukları anlara ölesiye tutunan kişilerdir çünkü mutlu hissettikleri an sayısı çok azdır ve belki de mutluluk duygusunun en çok hakkını veren kişiler olarak tanımlanabilirler bile.
İnsan yapısı gereği sürekli bir şeyler düşünüyor. Bazılarına çözüm bulabiliyor, bazıları ise daha sonra düşünülmek adına benim yaptığım gibi halı altına süpürüveriyor. Duygularımıza laf geçirmenin bir yolu maalesef yok. O kadar pişkinler ki onlarla yaşamamızı istiyorlar ve kendilerini kötü hissettikleri her an bizim de dünyamızı karartmaktan geri kalmıyorlar. Bazen aralarında anlaşıp birbirlerine zıt olsalar bile bizi rahatsız ediyorlar. Zaman zaman karmaşık hissetmemizin sebebi de bundan kaynaklı. Yoksa bir kişiyi aynı anda hem sevip hem nasıl nefret edebiliriz? Ya da aynı anda hem korkup hem de o şeyi yapmak için nasıl heyecanlanabiliriz? Bunun gibi birçok örnek hayatımızda pekala mevcut. Bütün bu zıtlıklar bizi çok yoruyor bunun farkındayım. Zaman zaman başarmanın yanında süreç boyu tanık olduğum yorgunluk da buna benzer şekilde beni fazlasıyla duygusal açıdan yoruyor. Ne hissedeceğimi ne yapacağımı bilemez hâlde kendimi sadece duruyor olarak buluyorum. Bazen tanık olduğum bir şarkı bazen sosyal medyada gördüğüm bir video tüm günümü altüst edebiliyor.
Tüm bunlar birçok örnekle desteklenip listenin uzamasına katkı sağlayabilir. Ancak temelde önemli olan birkaç unsurdan bahsetmek istiyorum. Her ne olursa olsun duygularımızdan kaçmamızın bir yolu yok. Onlarsız hayata devam etme gibi bir şansımız yok, onlarla yaşamayı öğrenmeliyiz. Karmaşıklık hissinin getirmiş olduğu asabiliği bertaraf edebilmeliyiz aksi takdirde başta kendimiz olmak üzere çevremizdekilere de zarar vermeye başlıyoruz. Bazı şeyleri olduğu gibi kabul etmek, yani bazen bile bile yenilmek en büyük zaferimiz olabiliyor. Öte yandan tüm bu karmaşıklığı hissetmek insan olmamızın bir getirisi. Bazı zamanlar içinden çıkamayacağımız duygular içinde oluyoruz. Derin bir nefes alıp bu durumun geçici olduğunu kendimize hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum. Hâlihazırda çok zor bir dönemden geçiyoruz, bazen ne yapmamız gerektiğini bilemiyoruz bazen de fazla mı tepki verdik acaba diye kendimizi sorguluyoruz. Kendimizi doğru olanı yapmaya çalışırken buluyoruz ama herkesin doğrusu bazen birbiriyle uyuşmayabiliyor. İşte böyle durumlarda kendimizi diğerleriyle kıyaslamak yerine olduğumuz gibi kabul edersek çoğu şeyin üstesinden gelebiliriz diye düşünüyorum.
Sevgiler