Dünyamız ya da hayatımız çok değişti. Belki de insanlarımız…
Değişen, gelişen dünyamızda insanlar çok değişti. Dünya değişti ama biz gelişmedik. Belki de gelişmeyeceğiz. Bunun sebebi ise insanlar.
“İnsan ne bir melek ne de bir şeytandır. Tahilsizlik şuradadır ki onun melek rolü oynayacağı zaman şeytan rolünü oynamasıdır.” der Moliere.
Melek dediğimiz kavram, iyiyi; şeytan dediğimiz kavram, kötüyü andırsın.
Hayatımız kötülükle dolu bir dünya olmuş. Yapacağımız iyilik, aniden kötüye dönüşür. İyilikte art niyet aramaya başlarız. Yaptığımız iyilik, iyilik olmaktan çıkar ve melek rolü şeytan rolüne dönüşür. Birçoğumuzun yaptığı davranış biçimi ne yazık ki bu biçimde.
İnsan çağlar boyunca nereden geldiğini, ne için yaratıldığını, nasıl yaratıldığını, nasıl bir varlık olduğunu, bu hayatını nasıl idame ettireceğini ve ölüm denen gerçeği, ölüm sonrası hayatın nasıllığı üzerine kafa yormuştur. İnsanı yaratan Allah, ona vahyi göndererek belki de kendisinin düşünüp de bulamayacağı bu soruları yanıtlamıştır. Bu anlamda vahiy en büyük nimetlerden biridir. İnsanı en güzel şekilde tanımlayacak, tanıtacak olan, insanı yaratan Allah’tır. Yine hangi sistemde yaşadığında mutlu olacağını belirleyecek olan da Allah’tır. Bu yüzden yeryüzündeki beşeri sistemler etse etse bir grup insanı mutlu edebiliyorken Allah’ın insanlar için seçtiği hayat nizamı olan İslam, doğru bir şekilde yaşandığında bütün vicdanlı insanları mutlu edebilecektir.
Biraz da insan kavramına değinelim.
İnsan kavramı, Arapça ins kelimesinden türetilmiştir. “Beşer, insan topluluğu” anlamına gelen ins, daha ziyade insan türünü ifade etmekte olup bu türün erkek veya dişi her ferdine insî/enesî yahut insan denmektedir. Kelimenin aslının “unutmak” manasındaki ”nesy”den insiyân olduğu da ileri sürülmüştür. Böyle düşünenler İbn Abbas’a nispet edilen, “İnsan ahdini unutması sebebiyle bu ismi almıştır.” şeklindeki rivayete dayanırlar. Bu kelime üns mastarı ile de irtibatlandırılmıştır. “Alışmak, uyum sağlamak” anlamına gelen üns, Türkçede ünsiyet olarak kullanılmaktadır. Teennüs “insan olmak” manasına gelirken istinas “cana yakın olma, vahşi hayvanın evcilleşmesi” anlamı taşımaktadır. Nitekim enes vahşetin karşıtıdır. Ayrıca insânü’l-ayn tabirinin “göz bebeği” anlamına gelmesi dikkat çekicidir (Cevherî, III, 904-906; Lisânü’l-ʿArab, “ins” md.).
İnsan varoluşundan bu yana çevresini, dünyayı ve evreni anlamak için gösterdiği çabayı kendisine de yöneltmiş; ne olduğunu anlamaya çalışırken, nasıl olması, neler yapması ya da yapmaması gerektiğine de kafa yormuş; kendince insan olmaya dair açıklamalar getirmiş, tanımlar yapıp ölçüler, koşullar belirlemiştir. Bütün bu açıklamalar toplumların tarihi boyunca elde edilen deneyim ve artan bilgi birikimi ile birlikte gelişip değişerek insanlık kavramının temellerini oluşturmuştur.