Şüphesiz Türkiye’de sinema sektörü pek çeşitli değildir, bunun en büyük nedeni arz-talep dengesidir.
Günümüzün Türk sinemasına baktığımızda filmlerin çok büyük bölümü komedi ya da romantik-komedi olmaktadır. Bu kadar çok bu konuya odaklanmamızın en büyük sebebi hiç şüphesiz izleyicinin bu yönden rağbet göstermesidir ve rakamlarla sabittir.
Recep İvedik 5 – 7 milyon 437 bin 50 seyirci
Pek Yakında – 2 milyon 187 bin 278
kişi izlemiştir ama bir dram filmi ya da başka bir tür bu kadar çok izlenmiyor, izlenmemesi bir yana diğer türlerin çok az üretilmesi bir noktada gelişmesini de önlüyor ve kaliteli yapım çıkarma konusunda yetersiz kalıyor ama çok fazla komedi yapımının çıkması, gelişmesi bir yana artık yapımlar monotonlaşıyor ve bir yandan da sırf ”Çıkarmak için çıkartıyor.” düşüncesi ortaya çıkarıyor çünkü: Neredeyse birçok yapım baştan sona kadar güldürmeyecek derecede banal. Bunun üstesinden gelmek içinse senarist ve oyuncular artık komedi malzemesini bir tarafa bırakıp küfür ve alay yolunu deniyorlar.
Bu bahsettiklerimizin en büyük kanıtı, yapımların ülkemizde gördüğü rağbet ile dünyadaki rağbetin ters orantılı olması. Belki bunun en büyük sebebi sinema kültürünün oluşmamasıdır. Örneğin; Nuri Bilge Ceylan’ın yapımlarının ülkemizde çok az izlenmesine karşın dünyada büyük rağbet oluşturmasının nedeni ülkemizde çok sıkıcı olarak görülmesidir. Öncelikle sinema kültürünün oluşması için sadece tek bir türü değil birçok türü izlemek, yorgun iken değil üzerine düşünmek gerek, aynı zamanda sadece ülkemizin değil diğer ülkelerin yapımlarına da göz atmak gerekiyor, popüler yapımlar değil de biraz köşede kalan yapımları izlemek gerekiyor, sinema artık bir yerde ülkenin hafızasını yansıtmak için çok önemli bir sektör olmuş durumda.
Dünyada, sinema ve TV dizi-film sektörü için yıllık bazda hesaplanan 200 milyar dolarlık büyüklük, birçok bilinen sanayi kolu cirolarını geçmiş durumda.
Ülkemizde ise hacim, sinema sektörü için 70 milyon izleyici ve 900 milyon lira (yaklaşık 120 milyon dolar) ciro seviyelerinde. Elbette kıyaslanamayacak kadar bariz bir fark ortaya çıkıyor. Kesinlikle bizim elimizde malzeme ya da sinemaya uymayan bir durumdan değil bu hatta dünyada malzeme ve sinematik figür olarak en zengin coğrafyalardan biriyiz fakat arz talep dengesi sinema sektörünü en çok etkileyen durumlardan biri.
Yeşilçam bizim aslında güç alabileceğimiz önemli bir kaynak ama aslında sıradanlığı bırakıp biraz kalıplardan sıyrılmamız gerekiyor. Örneğin bir sahne çekiminde oyuncuların bu kadar monoton olması gözü çok iğneleyen bir sorun ya da filmlerin sanki başka bir dünya insanlarını çekiyor izlenimi veriyor. Doğallıktan çok çok uzak oyunculuk ve yapımlar görüyoruz. Neden yapımlarımız sürekli ikili ilişkileri anlatıyor ki doğudaki bir ailenin çocukları ile ilişkiler neden anlatılmaz ki. Bizim üzerimize düşen sadece komedi değil diğer yapımlara da rağbet gösterip dikkati ve sinema yapımlarının türünü genele yayıp sinemanın gelişmesini sağlamaktır.