Kimi zaman istemeden de olsa bir sözle, bir hareketle yaralamaktır karşınızdakini. O kadar kolaydır ki kalp kırmanız için kırıcı olmak bile gerekmez. İnsanoğlunun doğuştan sahip olduğu bir beceridir adeta. Sonu, ne olursa olsun değişmeyen bir eylemdir, sonu sadece ve sadece pişmanlıktır kalp kırmanın.
Kalbini kırdığınız birinin ardından “İyi ki yapmışım.” diyemezsiniz. Belki 1 saat belki 1 gün belki 1 yıl sonra mutlaka pişman olursunuz ya da bazen sadece birkaç dakika sonra. O vakit mutlaka gelir; suçluluk duygusuyla, pişmanlıkla ve keşkelerle dolu bir ruh hali saplar üzerinize. Pişmanlık bu işin tam da göbeğinde aslında, ne kadar çabalarsanız çabalayın kaçamayacağınız bir bedel şeklinde.
“Kafam kırılsaydı da yapmasaydım!”
İnsanların masum olmadığını, ne kadar acımasız olduklarını farkedersiniz. Herkesten önce kendinizin. Sevginin düşmanı bu kalp kırma eylemi, aslında bir o kadar da yakın sevgiye. Bir kalbi ne kadar kırdığınız onu ne kadar sevdiğinizle de paralel yürüyor. Ve tabii pişmanlığınız da…
İnsan en sevdiği oyuncağı neden parçalar ki ?
Ne kadar pişman olsanız da o kalbi onarmaya çalışsanız da mutlaka elinizde kırılmış bir kalp kalacağını sanıyorsunuz. Matematiğiniz çok iyi değil galiba?
Günün sonunda 2 kırık kalp var. Onunkini siz, sizinkini de yine siz kırmışsınızdır. O yarasında sizi, siz yaranızda onu ve vicdanınızı taşırsınız.
İnsanın içinden hemen onarmak gelir bu kalpleri; farkında olmadan yaptığını anlatmak, pişmanlığını anlatmak…
Zira boşunadır bu çaba, zordur anlatması. Kelimeler çoktan küsmüştür insana.
Özür dilemek veya onu bir şekilde telafi etmeye çalışmak beyhude kalmaya başlıyor. Ne kadar samimi olsan da karşındaki kırık kalp için hiçbir şey ifade etmiyor söylediklerin. Bunlar iç içe durumlar olsa da aslında tam bir çıkış yolu sunamıyor insana. Yaptığımız hatalarla, kırdığımız kalplerle bir bütün olarak devam ediyoruz yolumuza.
Belki de suç sizin değil de özür dilemenin içini boşaltanlarda.
O kalbi onaramayacağınızın farkına varırsınız, sesiniz kısılmaya başlar ister istemez. Söyleyeceklerinizin hiç bitmeyeceği ama hiçbir zaman da anlam ifade etmeyeceği noktadasınızdır. Kırılmıştır.
Ama yine de o içi boş kelimelerle bir son verirsiniz yazdıklarınıza:
Özür dilerim.