Günlük hayatımızın vazgeçilmezi olan 2 içeceği ele alacağım bu yazımda. Önce kendi düşüncelerimi, ardından tecrübelerimi müteakiben bilimsel olarak değerlendireceğim. Soğuk içecekleri sevdiğimiz kadar hatta fazlasıyla sıcak içecekleri de severiz. Bunların başında çay ve kahve gelir. Çayı kendi ülkemizde Karadeniz Bölgesi’nde yetiştiriyoruz. Hatta yetiştirmekle kalmayıp ihracat bile yapıyoruz. Kahve dediğimiz zaman aslında o kadar çok çeşit var ki buraya yazmakla bile bitmeyebilir.
Ülkemiz tarafından bu iki içeceğimizin neredeyse her gün, her evde içilme olasılığı kuvvetle muhtemel. Ve bunu ülke olarak seviyoruz. Mesela yemekten sonra kesin bir çay konulur, sanki yemeğin tamamlayıcı bir parçasıymış gibi. Ya da mesai yaparken saatte bir araya sıkıştırırız iki bardak. Sigara içenler için çoğumuz duymuşuzdur. Çay-sigara yapmak artık neredeyse bir deyim hâline gelmiş. Çünkü sigaranın yanına bile, yani dumanı bile çayla içen bir toplumdan bahsediyorum. Ya da klişe haline gelmiş bir söz daha ”Çay koy, yeniden başlıyoruz.”. Ben bu sözü çok seviyorum. Kaybetmiş olabilirsin, yenilmiş olabilirsin, başaramamış olabilirsin, ne kaybedersen kaybet bir çayla bile yeniden başlayabileceğinin sözü bile kulağa hoş geliyor. Çayla kahveden bahsederken şu sözü de söylemeden geçmeyeceğim ”Mesele düşmek değil, yeniden kalkabilmek.”. Ayrıca alın teriyle çalışan insanların, molada dinlendirdiğine inanılan bir içecektir çay.
Kahveye ayrı bir parantez açmak istiyorum. Özellikle 2000’li yıllardan sonra kahveye olan talep arttı. Kitapseverlerin en çok sevdiği içecek bence kahve. Çünkü kahve ve kitap kelimesini yan yana kurunca hayalimde canlanan şöyle bir tablo: Sıcak bir odada, pencere kenarında koltuğunuz, kitabınız elinizde ve sehpanızın üstünde sıcak bir kahve ve de en önemlisi yağmur yağarken, camın üzerindeki yağmur damlaları süzülürken kitap okuyan insan canlanır aklımda. Kahve kimilerinin sabah aç karna içtiği bir içecekken kız isteme merasiminde içilen bir içecek olarak da karşımıza çıkar. Günümüzde de kafelerin sayısının hızla arttığını görürüz. Fiyatların olması gerekenin üzerinde olduğunda hemfikiriz. Buna rağmen talep ve rağbet oldukça fazla. Hatta kafelerde masa bile bulmakta zorlanıyoruz bazen. Ama yine de gitmekten kendimizi alıkoyamayız. Bazıları marka tercihinden dolayı en pahalı, gösterişli kafeyi seçerken bazıları da sırf kahvenin verdiği lezzete erişmek için gider kafeye. Ya da filmlerde gördüğümüz yağmurdan kaçıp kafeye gelerek kahvesini sipariş ettikten sonra müziği ile birlikte yağmurun yağmasını izleyen, ardından kahvesini yudumlayan insanlar görürüz.
Bence kahve ve çay birbirinin ikamesi değildir. Her ikisinin tercih edileceği yer ve durum vardır. Zorlu yaşantımızın içerisinde bize kısa süre de olsa mutluluk hazzını yaşatan çay ve kahve vazgeçilmezdir.