fbpx

Gözümü açtığımda ilk gördüğüm manzara, tavandaki küftü. Pek içi açıcı olduğunu söyleyemem. Ama içim açılsın diye yazdığım doğru. İnsan içi açılsın diye tavandaki küfü anlatır mı, evet anlatır. Neden mi? Çünkü anlatmak, yazmak, olayları zihnimizde tasvir etmek ruhumuza iyi gelir. Zihnimiz berraklaşmaya başlar. Kalbimiz ile beynimiz birlikte bağlantı kurmayı öğrenir. Tavan arasındaki küfün gerçekten bu kadar çok anlam ifade edebileceğine herkes şaşırmış olmalı.

Sonra saate baktım 6.30 suları idi. Bir şeyin sularında gezmek fikri geldi aklıma mesela. Neyse boş verin, bir benzetme kuramadım şu an. Yataktan kalktım. Gayet isteksizdim. Bir süredir kendimi erken uyanmaya zorluyorum. Alıştırmaya çalışmak neredeyse ömrümün yarısını aldı ama başarılı olamadım. O hâlde zorlamak kelimesi şu an daha uygun. Çünkü zorlayınca işe yaramaya başladı. Mesela uyuduğum oda çok sıcak. Güneş doğduktan sonra aşırı sıcaktan uyumak mümkün olmuyor ve alarm kurmuş gibi uyanıyorum. İnsanoğlunda yöntem bitmez, yeter ki başaracağımıza inanalım. Ben hâlâ inanıyorum. İnanç mevzusu da derin mesele aslında, nereden geldi bu kelime aklıma birden. Üzerinde durmadan geçmek mümkün olur mu? Olmuyor işte ne yapayım huyum kurusun. İnanç demişken sahi siz neye inanıyorsunuz ya da kime? Cevabın tek olması gerekirken milyonlarca değişik cevabı görebiliyorum şu an. Kafanızın içini görüyorum evet. Çünkü bende de var o kafadan. Kimimiz eşyaya bağlıyız deli gibi. Telefonu için ölebilecek insanlar tanıyorum. Kimimiz eşimize, çocuğumuza canımızı veririz. Kötü bir şey mi, yok değil de sınırlardan bahsediyoruz burada. Demek ki inancın sınırladığı şeyler olmalı. Buradan bunu mu çıkardım şimdi? Neyse devam edelim. Kimimiz mutmain kalbi bilmiyor mesela. Eşyanın, insanın yer ettiği veya edebildiği bir yer değil orası. Al sana inanç. Düşün azıcık. Eşya yok, insan yok, ne o minimalist bir yaşam mı bu? Yok değil, boş ver. Her şeyi bir akım, bir moda zihniyeti sarmış. Ne desem onu açıklayacak bir akım türetmişler zaten. O hâlde ne diye konuşuyorum. Konuşmuyorum ki, yazıyorum sadece. Tavandaki küfü zihnimde temizliyorum belki de. Bir türlü geçmedi ama denemeye değer. Belki de küflü olan tavan değil de düşüncelerim. Bak şimdi alengirli laflar etmenin sırası mı. Sohbet ediyorduk şurada. Sabah uyanmıştım. Tavanda küf vardı. Hava sıcak, erkenden uyandım. Sonra ne mi oldu. Kafka’nın Dava’sını aldım elime. Okuyorum. İyi gidiyor. Kafka iyidir, hem de çok iyi. Boşuna dememiş, kafesin biri bir kuş aramaya çıktı, diye. Ama kendine pek güvenmiyormuş sanırım. Eserlerinin yakılmasını istemiş filan. Mesela “Babaya Mektup” çok iyiydi bence. Yoğun duygularını ifade ediş tarzı. Çizgisini aşmadan kitaplarındaki başkaldırışı anlamlı. Ama birden soruyorum, cesur olamadığı için mi söyleyemediği şeyleri yazmış ya da yazdıklarından korktuğu için mi yayınlamak istememiş. Gerçi bunların şehir efsanesi olduğunu artık herkes biliyor olmalı. Kafka’dan bir korkak gibi bahsetmem ne ayıp. Sanırım tam olarak ifade edemedim. Neyse ne diyorduk, kitabı elime alıp okumaya başladım. Saat hâlâ çok erken. Kafamda bir sürü düşünce var. Bu sabah Kafka olarak uyanmış gibi hissediyorum. Eminim okuyan herkes en az bir defa kafasında Kafka’nın Dönüşüm’ünü kendine uyarlamıştır. Neyse ki ben Kafka’ya dönüşüyorum. İçimde sisteme karşı bir tepki ile uyanıyorum bu sabah. Gerçi ülkemizde küçük büyük demeden herkes bunu yapıyor, üstelik her sabah. Yani bunun için Kafka olmama gerek yok. Ama Kafka olarak uyandım ben. Bunu değiştiremem. Dönüşümü geçirdim. Şimdi mektubumu da yazıyorum. Ee sırada davam var. Bakalım, bize Milena olmak düşmedi ama Milena’yı bulunca ona mektup yazmak düşebilir. Milena’ya sevgilerle…

Rumeysa Güler içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!
Abonelik
Bildir
guest
0 Yorumlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin
Rumeysa Güler içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]