“İyi malmış. Para eder gibi duruyor. Ederi ne bunun?”
“Tam göze hitap eden dönemleri, zamanı geçmeden elden çıkarılması lazım…”
“Çok iyi bakılmamış, ama taze… Alıyorum, neyse çakmak var mı?”
Şu hitap cümlelerine bakın. Sizce neyden bahsediyor? Sanki kurbanlık yetiştirilmiş bir hayvan. Ya da dönemindeki derin etkisini radyoya bırakan bir pikap. Yıpranmış antika bir eşya. Ya da pırıl pırıl bir masa lambası. Nereden tutsak farklı bir yere götürüyor sanki. Zamanı geçmeden elden çıkarılmalı, konudan konuşurken sigara yakacak kadar değersiz ama para da eder…
KADIN! Kadın ya kadın… Bu sözlere kulaklarınızı kapatınca söylenmemiş olmuyor. Ah keşke olsa… Yine bir kadın öldürüldü. Anıt sayaç bir sayı daha arttı. Bizim için sadece bir sayı ha? Nasıl kör olduk, vicdanımızı kaybettik. Sağır olduk, gönlümüzü kapattık. Sevgiyle kirlettik. Vahşete duyulan sevgiyle, kendi distopyamızı serdik dünyaya. Mahvettik burayı. Bir insana, eşyaymış gibi davrandık ve o zaman kaybettik. Şu masada duran sahte güle bakın. Duyguları var mı? Aile sevgisini, düşünmeyi, nefreti, korkuyu, kıskançlığı, sevilmeyi, mutluluğu, hayreti, şaşırmayı… İnsanı insan yapan bu duyguları biliyor mu? Nefes de almıyor… Tek farkımız bu oldu. Kadınları yürüyen ölüler yaptınız.
Kendimizle bile çelişir olduk! Neyse abim beni korur, babam korur, kocam korur beni. Kimden? Acı verene sığınıyoruz, şiddet gösterenden merhamet bekliyoruz. Elini her uzattığında şefkatle yüzümüzü okşamasını bekliyoruz, her seferinde o eli şiddet için kullanan birinden. Nedir bizi böyle bir hale getiren? Yine biziz. El uzatmayı bilmedik. Çoğunluktan farklı olanı yanlış yolda ilan ettik. Çoğunluğa uymak doğru yolu seçmekle aynı şey sandık. Farklı olanı dışladık!
Bir öğretmeni kaybettik. Aylin öğretmeni kaybettik. Bizim mi suçumuz, yapanın suçu! Hayır. Bizim suçumuz. Bizim dediğimde içinde bir şeyler kopan herkesin suçu. Çünkü bir kişi kalkınsa belki yavaş yavaş ama bir şekilde bir şeyler başarılabilir. Başkalarından beklemek? Sen neysen ben oyum ve bunu isteyen herkes okuyabilir. Ben bir kadınım ve bunu gururla söylerken sesimin kısılmasına izin vermeyeceğim.
Bu dediklerimi tarihi değiştiren bir kadının, günümüze izleri dokunan Sojourner Truth’un sözleriyle bitirmek istiyorum. “Şimdi şurada siyahlar içinde duran adam (rahibi gösterir), İsa kadın olmadığı için kadınların, erkekler kadar hakka sahip olamayacağını söylüyor! Sizin İsa’nız nereden geldi peki?”