Elimden geldiğince sizi sıkmadan ama konuya hakim olup izlemenizi istediğim izlemeye değecek dizi, film ve belgeselleri sıraladım. İyi okumalar!
KÜBA VE KAMERAMAN
John Albert Amerikalı bağımsız bir gazeteci olarak Küba Devrimi’nin gerçekleştiği yıldan bu yana Amerika-Küba arası mekik dokuyarak olayları kayıt altına alıp çekmiş olduğu bu yarım yüzyıllık belgeseli biz değerli belgeselseverlerin beğenisine sundu. 2017 yılında çıkan bu belgesel Küba’nın yıllar içinde değişimini bir panorama şeklinde izleyicisine aktarıyor. Küba Devrimi gerçekleştikten sonra halkın tepkilerini 1960’lardan başlayarak çeken Albert orada ziyaret ettiği 3 aileyi her 10 yılda bir ziyaret ederek gelişimlerini, büyüyüp yaşlanmalarını ve onlarla kurmuş olduğu ilişkilerini kayıt altına alıyor. Belgeselde aynı zamanda Fidel Castro’nun yıllar içinde değişimini, onunla beraber seyahat ettiği anları kayıt altına alan Albert, Fidel ile çok samimi anları da kesmeden belgeseline aktarmıştır. Elinde kamerasıyla yola çıkan bu genç, Küba Devrimi’nin Küba’da izlerini ve Fidel Castro’nun yıllar içindeki değişimini izleyicisine taraflı olmadan aktarmaya çalışmış, izlemeye değer buluyorum.
Bu Belgesele Puanım 8/10
STAJYER
Başrolünü Robert De Niro ve Anna Hathaway’in paylaştığı bu filmin samimi olduğunu düşünmekteyim ve filmi izlediğinizde o sıcaklığı ve samimiyeti bulabileceğinize eminim. Bezgin bir moda girişimcisi olan Jules, giyim firmasına stajyer almak niyetindedir fakat bu stajyer sandığımızın aksine belirli bir iş tecrübesi olan emekli kişilerden seçilecektir. Ben Whitteaker ise emekli olmuş ve eşini kaybetmiştir. 70’li yaşların vermiş olduğu bunalımla yapabileceği bir iş aramaktadır ve karakteri uzun yıllar ofis hayatında çalıştığı için disiplinlidir. Şans eseri önüne çıkan bu giyim firmasının stajyerlik işine başvurmaya karar verir ve seçilir. Jules işinde çok çalışan, günün hiçbir vaktini boşa harcayacak zamanı olmayan birisidir. Aslında anlatılması çok zor bir film olarak görüyorum. Kuşak çatışmasını güzel, komik bir dille işlemesinin yanı sıra hayat tecrübesinin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. İzlerken sıkılabilenlerin sayısının fazla olacağını düşünsem de tavsiye etmek istedim.
Bu Filme Puanım 7/10
CEP HERKÜLÜ NAİM SÜLEYMANOĞLU
Milli haltercimiz olan Cep Herkülü lakaplı Naim Süleymanoğlu’nun hayatını konu alan bu biyografi filmi listemde yer alması gereken önemli bir yapıt. Naim Süleymanoğlu’nun çocukluğundan ölümüne ışık tutan bu film ülkemize kazandırmış olduğu harika başarıları izleyiciye aktarmıştır. Naim Süleymanoğlu hakkında burada uzunca bilgi vermenin yersiz olacağını düşünmekteyim. Ülkemize güreş alanı dışında ilk defa altın madalya getirmiş bu önemli şahsiyeti izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Başrolde oynayan Hayat Van Eck’in Naim Süleymanoğlu’ya inanılmaz benzerliği sanki Naim Süleymanoğlu kendisi oynuyormuşçasına bizleri heyecanlandırıyor.
Bu Biyografi Filmine Puanım 9/10
DELİ VE DAHİ
Başkarakterlerimiz James Murray ve Dr. W. C. Minor hikayesi tarihin en kapsamlı İngilizce sözlüğünü yazmak için kesişir. Professr Murray, Oxford tarafından hazırlanan sözlük çalışmalarının başına getirilir. Bu sözlüğü yazmak için gecesini gündüzüne katan Murray, sözlüğün 10 bin kelimelik ilk kısmını yetiştirmeye çalışmaktadır. Diğer karakterimiz Dr. Minor askerken savaşta yaşamış olduğu sorunlar yüzünden psikolojik bir travma yaşamaktadır ve işlemiş olduğu cinayet yüzünden hapse girme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır ve mahkeme akıl sağlığını yerinde bulmayarak kendisinin tedavi görmesi için akıl hastanesine yatırılmasını uygun görmüştür. Zekasıyla büyük bir etki oluşturmuş ve akıl hastanesinde özel bir konumda olmuştur fakat boş kaldığı her vakitte işlemiş olduğu cinayet ve savaşta yaşamış oldukları aklını kurcalamaktadır. Professör Murray, sözlüğü yazarken sürekli eksiklikler ortaya çıktığı için yıpranmaya başlamıştır ve aldığı karar ile tüm İngiltere’ye bildikleri kelimelerin anlamlarıyla beraber kendilerine mektup ile yazılmasını ister. Çalışmalara bir hız katsa da bu durum, çok fazla ilerleme kaydedemez. Dr. Minor bu haberi gördükten sonra büyük bir gayretle gecesini gündüzüne katarak bütün kaynakları tarayıp akıl hastanesinden yazmış olduğu kelimelerin postalanmasını ister. Murray gözlerine inanamaz. Eksik kaldıkları her konuda yardım gelmektedir. Aralarında oluşan bu dostane ilişkiyi izlemenizi tavsiye ederim. Film biraz uzun olmasına rağmen sürükleyici olması bu dezavantajı kapatıyor. Filmin gerçeklerden uyarlanmış olması da kendi dillerine verdikleri önemi gözler önüne seriyor.
Filme Puanım 10/10
THE BIG SHOW
Sitcom komedi türünde olan bu mini dizi emekli bir Amerikan güreşçisi olan Big Show’un eşi Cassy ve 2 kız çocuğuyla beraber yaşamlarına devam ederken eski eşinden olan en büyük çocuğunun yanına taşınmasıyla 3 kızımızın birbirlerine uyum süreci ve ergen kızımızın çevresine uyum sağlaması ve arkadaşlarından uzak yaşantısına alışmasını komik bir dille ele alıyor. Bir oturuşta bitirebileceğiniz bu mini dizinin sizi neşelendireceğine eminim. Şimdiden iyi seyirler.
Bu Mini Diziye Puanım 9/10
Elimden geldiğince sizi sıkmadan ama konuya hakim olup izlemenizi istediğim dizi, film ve belgeselleri sıraladım, umarım beğenirsiniz, hoşça kalın.