Dilin yazıdan da önce ortaya çıktığı düşünülürse; İlk dil nasıl oluştu? sorusuna cevap vermek çok az belgeye ulaşılabildiğinden oldukça zor olacaktır. Yapılan araştırmalar, Sümerlerin ilk yazılı metinlerinin 5500 yıl öncesine ait olduğunu ortaya çıkarmıştır. İlk insanlarınsa bundan bir milyon yıl önce yaşadıkları göz önüne alınırsa, ilk dilin ortaya çıkma aşamalarına ulaşmanın ne kadar zor olacağı anlaşılacaktır. Bu konuda yapılan uzun araştırmalar sonucu iki teori üretilmiştir; insanların doğuştan dil genini taşıdıkları ve dilin yavaş yavaş bir anlam kazandığı bunlardan biridir. Aslına bakılırsa bir arada yaşayan insanların aynı dili konuşma eğilimleri, dilin yavaş yavaş geliştiği kuramını daha öne çıkarmaktadır. Bir kurama göre ise hayvan seslerini taklit ederek ve onlara isim takarak ilk dilin ortaya çıktığı görüşü öne sürülmektedir. Manuel Bohn’un da dile getirdiği gibi İlk dil nasıl oluştu? sorusunun cevabı tam olarak bilinememekte.
Bilim İnsanları Ve Dil
Noam Chomsky, B.F. Skinner gibi pek çok bilim insanı dilin ortaya çıkması konusunda araştırma yapmış ve değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Şekil ve figürler göz önüne alınarak, iletişimin ses yoluyla da paylaşılabildiğini kanıtlamaya çalışmaktadırlar. Chomsky dil bilgisi kurallarının doğuştan insanlarda var olduğunu, Skinner ise Darwin teorisine benzer bir teori ile evrimin bir sonucu olarak ortaya çıktığını ve davranışsal ilkelere bağlı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Dilin kökeni konusunda fikir birliğine ulaşılması pek mümkün görünmemektedir. Tüm araştırmalar; zamanla işaretlerle, nesneler arasında bağlantı kurulduğuna ve böylece ortak yaşam sonucu geleneksel anlamlar kazanmaya başladığına işaret etmektedir. Bu araştırmalar pek çok bilimden yararlanılarak yapılmaktadır; Dil bilimi, arkeoloji, biyoloji, psikoloji ile yakından ilişkilidir ve bu bilimlerden ayrı ele alınması mümkün değildir.
İlk dil nasıl oluştu? sorusu ile ilgili Manuel Bohn, Gregor Kachel ve Michael Tomasello da pek çok çalışma yapmışlardır. Bu çalışmalar iletişimin yalnızca kelimelerden ibaret olmadığını, mesajların pek çok şekilde iletilmesi için yöntemlerin geliştirildiğini göstermiştir. Dünyada 7000 üzerinde konuşulan dil olduğunu varsayarsak, zamanla geliştiği ve bir arada yaşamanın getirdiği alışkanlıkların, taklitlerin uyum sonucu ortak iletişim kanalları yarattığı kaçınılmaz bir gerçek olduğu söylenebilir.