Zamansız bir yerde belki bir gelecek, belki bir geçmişte ama kuru bir ovada sararmış, mağrur, bitik, seyrek otların görünürde olduğu bir konumda kuru rüzgâr, ilerlemekte olan benliğin dürtüsel düşüncelerini hafiften şekillendiriyordu. Benlik ilerlerken düşünce şekilleniyor; seyrek otlar daha sık, görünürden daha yakın ve beklenenden daha fazla yeşeriyordu. Kuşkusuz benlik farkındaydı ki görülenin daha da berraklaşması farkındalığın etkisindeydi. Nasıl bir farkındalıktı ki bu; özensiz ve düzensiz, tam anlamıyla manasız bir görüntüyü giderek berraklaştırıyordu? Soru yanlıştı; cevap benliğin şekillendirdiği, düşüncelerin filizlendirdiği farkındalıktı. Kavramın tanımı soruyu geçersiz kılmıştı. Benliğin farkına vardığı bir başka şey vardı o da ilerledikçe hissettiği kuru rüzgârın yerini toprak kokulu âdeta tadı olan bir rüzgâra bırakmasıydı. Bu rüzgar düşünce kıvrımlarını şekillendirmekteydi. Her şey güzel gidiyor gibi görünüyordu fakat bir gariplik vardı. Benlik her ilerleyişinde ağırlığını daha da hissediyordu. Evet daha sık, daha yeşil otlar; berraklaşan bir görüntü, daha iyi hissettiren bir rüzgâr ama her zamankinden daha ağır bir yük. Gerçekliği görmenin bir bedeli olmalıydı, o bedel ağırlıktı; cevap ise benliğin o yükü taşıyıp taşıyamayacağında saklıydı. Benlik ağırlığın yanında bir uğultu hissediyordu, bunu duymak istiyordu ama ağırlıkla birlikte buna katlanmak güçtü. Benliğin kendisi hiç olmadığı kadar kendindeydi ama müthiş bir acı içindeydi de. Bir süre sonra tüm bunların nedenini sordu. Rüzgâr kesildi, hissedilen uğultu bir anda kendini keskin bir çığlığa, akabinde yırtıcı bir sese bıraktı. Benlik daha fazla yüke ve onun getirdiği acıya dayanamıyordu, o acıdan kurtulmak istiyordu ama kurtulmanın anlamsız olduğunun farkına varması geç olmadı çünkü acıya sebep olan şey benliğin varoluşundan gelen çığlık sesiydi. Artık bu yolculukta sona mı gelinmişti? Cevap netti, bu bir son değil aksine doğum sancısıydı. Gerçek bir sorgulama, gerçek bir neden arayışı düşüncenin içinden çıkılamaz bir hâl almasına sebep olur. Çünkü aranan cevap bir nedendir. Nedenin tanımı ”bir olayı ya da durumu doğuran başka bir olay ya da durum, bir olaya, bir duruma yol açan şey’’ olarak tanımlanır. İşte bu noktada nedenin cevabı hiçlik ise benliğin varoluşundan gelen çığlık sesi kaçınılmazdır.
Abonelik
0 Yorumlar