fbpx

Nadir de olsa hava kapalıyken gün batımı izlemişsinizdir elbet. Hani kara bulutlara güneş ışığı vurur, o kara bulutlar turuncu olur, pembe olur, tüm güzel renklere bürünür. Sonra yavaş yavaş batar güneş. Işığını da alır götürür. Tüm o karalığı güzelleştiren güneş, gider. Geriye kasvetli bulutlar kalır. Daha da uzaklaştıkça kalan sadece zifiri karanlık olur. İşte o gün batımından bahsediyorum.

Hayatımız da bazen öyle değil midir sizce? Ümit yitirildiğinde, imkânsızlık arttığında, arayıp bulamadıklarımız, tutunamayacaklarımız çoğaldığında… Birden gider tüm ışığımız. Acılarımızla, pişmanlıklarımızla, o kara gerçekle baş başa kalırız. Hâlbuki ne de güzel yamalamıştık güneşimizle, gülüşümüzle o kasveti. Hiç geçmez sanmıştık bu günlük güneşlik hava. Hep inandığımız gibi inanmıştık, körü körüne imkânsızlıklara, tutunamayacaklarımıza. Hatta bazen bile bile yapmıştık bunu. Bile bile gezmiştik o gözümüze güzel gelen kara bulutların üstünde. Bu sefer gün batımını değil günü istemiştik delicesine. Batmamasını dilemiştik. Batacağını adımız gibi bildiğimiz hâlde…

Peki sonrasında? Sonrasında ne olur? Gün batar ve biz yine onu ortaya çıkarmaya çalışırız. Başarırız da. Kendimiz yaparız bunu. Teselli ederiz kendi kendimizi. Kimse gelip sormaz çünkü arayıp bulamadıklarımızdır onlar hep.

Bir yürüyüşe çıkarız. Düşünürüz saatlerce. Ağlarız, bağırırız çağırırız… Ama sonunda aynı kişi değilizdir. Çünkü insan bir kere nereye gittiğini bilmeden çıkarsa o yürüyüşe, dünyayı değiştirebilecek güçtedir artık. Kimseye yenilmez sorsanız, hiç kimse üzemez onu, her şey geçmiştir. Ta ki bir sonraki gün batımına kadar.

Önemli olan bu değil mi zaten? Gün de batsa, dünya da yansa kendi kendimize yetebiliyor olmak, tüm kara geçmişimize rağmen onlarla yaşamayı öğrenmek, güneşimizle onları görünmez kılmak, yepyeni sayfalar açmak.

Ama en önemlisi de ne biliyor musunuz? “Hayat böyle.” Evet, bunu kabullenmeliyiz. Bazen batıyor, bazen parlıyoruz. Bazen en dipteyiz, bazen bulutlarda. Hepsi gelip geçici. Bütün insanlar, acılar, güzellikler, pişmanlıklar hatta biz bile. Asıl önemli olan, kabullenmemiz gereken bu. Ne kadar yıpransak da, kahrolsak da… Hiçbir şey eskisi gibi kalmıyor. Her şey geçiyor. Bunu fark edince zaten hayat daha yaşanılabilir, kederimiz daha toparlanabilir olur.

Keşkelerimiz, yaptıklarımızın pişmanlığından değil de yapamadıklarımızın tatlı hüznünden olur umarım. Her şey gelip geçerken dileyebileceğimiz en iyi şey bu bence. Neyse, sevgiler olsun.

selin eren içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!
Abonelik
Bildir
guest
2 Yorumlar
Eskiler
Yeniler En çok oylananlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin
selin eren içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]