İnsanın en iyi arkadaşı kendisidir.
Siyah tükenmezle yazılmış bu hayat, silinmiyor, değiştirilemiyor. Sürekli gülüp dalga geçmek. Kendimi hissettiğimden beri böyleyim, böyle yaşıyorum. Ciddi ortamlarda havayı değiştirecek kelimeleri söylüyorum. Tek başıma kaldığımda ise ağlamak için kendimi zorluyorum bazen. Ağlıyorum ama gözümden yaş akmıyor. Hapşırığımı tutar gibi gözyaşlarımı bir şey tutuyor içimde. Güçsüz gözükmemek için belki de. Kimse yok etrafta oysaki ama ben kendimi bu şekilde görmek istemiyorum.
Canım çok sıkılıyor bazı zamanlar. Sahile gidip yürüyorum. Eller cepte, gözler yerde, kulaklık takılı. Ufuk çizgisine bakıyorum, sonuna doğru o çizgi bozuluyor. Dalgalara bakıyorum, sanki her zamankinden daha büyük gibi geliyor. Sigaramı yakıp gözlerimi kapatıyorum. Zarar verip iyileştiren değişik bir şey o da. Her şey gibi alışınca bırakması zor oluyor ya, öyle bir şey.
Ayaklarım ağrıyana kadar sahilde yürümeye devam ediyorum. İnsan fazlalığı hat safhada ama sanki yoklar. Yürüdükçe kayboluyorlar. Arkada kalıyorlar, arkamda bırakıyorum hepsini. Ne tesadüf ki yeni bir tanesi çıkıyor karşıma. Bu sefer olmaz diyorsun, bu da aynı olacak. Öyle demekle olmuyor, ona da bağlanıyorsun çünkü konuşacak birisi, sığınacak birisi gerek. Kafanın içindeki düşünceler kafatasını çatlatır yoksa, baş ağrısını geçirmek için hap üstüne hap içersin. O birisi de aynı olur, devam edersin.
Ayaklarım ağrıyınca bir banka otururum. Üç kişiliktir o bank, tam ortasına otururum. Müzikler kulağımda akmaya devam eder, sigara dudağıma gider gelir. İnsanlara bakarım, gözlemlerim onları. Herkes herkesle, peki ben neden tek başıma oturuyorum diye düşünürüm. Bunu düşünürken de kendimle konuştuğum konuştuğum aklıma gelir, demek ki tek değilim diye bir daha düşünürüm. Tek başımayım ya, neyse…
İnsanın en yakın arkadaşı kendisidir. Ne de olsa sırrını söyleyebileceği tek kişi yine sensin. Kendini kaybetme, kendine iyi bak.