Herkese merhaba sevgili bublogta okuyucuları, işte takdire şayan bir başarı hikayesiyle daha sizlerleyiz. Bugün sizlerle beraber cinsiyetinin başarmasına imkan vermediği(!) şeyleri başarabilen bir diğer güçlü kadınımızı konuşacağız.
Mersin’in bir köyünde başlayan bir inanç hikayesi nasıl da kıtalar aşıp New York’a kadar uzanmış buyurun birlikte bakalım!
Ve Ümmiye Koçak sizlerle…
Web tarayıcılarında adını arattığınızda muhtemelen şöyle sonuçlarla karşılaşırsınız . “New York Avrasya Film Festivali’nde ‘Sinemada En İyi Avrasyalı Kadın Sanatçı’ ödülünü alan ‘Yün Bebek’ filminin yazarı, yönetmeni ve Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu’nun kurucusu.”
Aslında tüm bu başarıların arkasında zor şartlarla yazılmış derin bir hikaye barındırıyor Ümmiye Hanım…
Adana’nın Çelemli Köyü’nde 10 çocuklu bir ailenin altıncı çocuğu olarak doğmuştur. Ümmiye Koçak, okumayı çok istemesine rağmen 10 kardeş oldukları için ilkokuldan sonra cinsiyetinin getirdiği sorumluluklar(!) nedeni ile okula gönderilemedi.
Ümmiye Koçak, ilkokulu bitirdikten sonra okuduğu kitaplarla kendisini geliştirdi. İlk okuduğu kitap Maksim Gorki’nin “Ana” adlı kitabı oldu. İlk hikayesini 13 yaşında iken yazdı.
20’li yaşların başında evlendikten sonra Mersin’in Arslanköy’üne gelin giden Koçak, köy kadınlarının yaşadıkları sorunları görüyor ve bunun için bir şeyler yapmak istiyor. İşte tam bu noktada hikaye başlıyor.
Köy okuluna Tarsus’tan gelen bir grup öğrenci bir tiyatro gösterisi sergiliyor ve Ümmiye Hanım’ın kafasında yeşil ışık yanmaya başlıyor. Bu gösteriden çok etkilendiğini ve köy yaşamının zorluklarını, kadınların yaşadığı sorunları anlatmak, kadınların sesini duyurmak için ”Neden olmasın?” diyor ve 2001 yılında ”Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu”nu oluşturuyor. Ve farklı karakterlerle oyunlar sergilemeye başlıyor bu topluluk. Topluluğun sahneye ilk koyduğu oyun Remzi Özçelik’in “Taş Bademler” adlı oyunu oldu.
Grup, daha sonra kendi hikayelerinden oluşan bir oyun derleyerek “Kadının Feryadı” adlı oyunu sahneye taşıdı. Ümmiye Koçak, “Hasret Çiçekler” adlı oyunuyla 2006 yılında Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’nde sahne aldı.
Ümmiye Koçak bugüne kadar 17 tiyatro oyunu yazdı. Koçak, Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu ile yaklaşık 30 bin kez sahneye çıktı ve oyunlarını Türkiye’nin dört bir yanında 70 bine yakın kişi izledi.
Eylül 2014 tarihinden bu yana TRT 1 ekranlarında hafta içi her gün yayınlanan “Ana Ocağı” programında yarışmacılara eğitmen anne olarak görev yapmıştır.
Koçak, daha sonra tarlalarda çalışarak kazandığı paraları biriktirerek kadına karşı şiddet sorununu anlatan “Yün Bebek” filmini yazdı ve yönetti. 49. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde galası yapılan film, Ümmiye Koçak’a New York Avrasya Film Festivali’nde “Sinemada En İyi Avrasyalı Kadın Sanatçı” ödülünü kazandırdı.
İşin en magazinsel boyutu olarak ise 2017 yılında Ümmiye Koçak, Real Madrid’li dünya yıldızı futbolcu Cristiano Ronaldo’nun oynadığı Türk Telekom’un reklam filminin yönetmeni oldu.
Bütün bu başarılara rağmen insanların gözünde Ümmiye hanımın tek başarısı 3 tane çocuk büyütebilmek oldu… Halbuki global anlamda başarıları konuşuluyor, New York’tan ödül toplayıp dönüyordu Ümmiye Koçak.
Ayrıca türlü başarı hikayesini barındıran TEDX sahnesine çıkmak için davet alıyor Ümmiye Koçak.
Dilerseniz TEDX konuşmasını aşağıya eklediğimiz linkten izleyebilirsiniz…
https://www.youtube.com/watch?v=FiO1n6hY34U
5. sınıf Sosyal Bilgiler kitabında bir kadının azim ve başarı hikayesi olarak yer alması da ayrıca bir başarı ve mutluluk Ümmiye Koçak için.
Bir kanalın bir haberinde ”Ümmiye Koçak Milli Eğitim müfredatında ama Atatürk müfredat dışı” başlığı atılıyor ve bu yükselişin ardından kendisini baltalamak isteyen eleştirmenlere tam bir cumhuriyet kadını gibi açıklama yapıyor Ümmiye Koçak:
”Televizyondan, basından gördüm kitaplarda yer alacağımı, sevinmemek mümkün değil. Çok sevindim, gurur verici bir şey. Tek hayalim çocuklara ve çok büyük bir kitleye ulaşmaktı. Çocukların ders kitaplarında olmak onur ve gurur verici bir şeydir. Çünkü hayalim de buydu. Torunlarıma iyi bir isim bırakmaktı ama üzülmedim mi, tabii ki üzüldüm.”
Çünkü şöyle denildi, müfredatta değişiklikler oldu, Ümmiye Koçak müfredata konuldu, Atatürk kaldırıldı. Bu ne derece doğru ne derece yanlış onu bilmiyorum. Çünkü Atatürk’ümüzü inkar etmek mümkün değil. Dünümüzü hatırlamasak, unutursak, yarın öbür gün biz de dün olacağız, unutuluruz. Biz geçmişimize sahip çıkalım ki geleceğimize de başkaları sahip çıksın. Onun için herkesin yeri ayrıdır, Atatürk’ümüzün yeri bambaşkadır.”
Bugün nefes alıyorsam Atatürk’ün sayesinde alıyorum.
“Bize kadınlık haklarımızı ilk önce Atatürk verdi. Tabii ki kitaplarda, müfredatta ben de olmalıyım, Atatürk’üm de olmalı. Atatürk’ün ders kitaplarından çıkarılması mümkün değildir. Gerçeklik payı nedir bilmiyorum ve inanmıyorum. Kendimin olması gurur verici bir şey, sevindim. Fakat atılan başlıklara çok üzüldüm.
Atatürk’ün yanında olmak çok onur verici ama beni o şekilde lanse etmeleri beni çok üzdü. Her zaman dediğim gibi ben Atatürkçü, çağdaş, laik bir kadınım. Bugün nefes alıyorsam Atatürk’ün sayesinde nefes alıyorum. Biz bugünlere kolay gelmedik. Kız çocuklarının diri diri toprağa konulduğu tarihten bu yana mücadele ediyoruz. Biz geçmişimizin iyiliklerini de kötülüklerini de unutmamalıyız. Onun için ne geçmişimizdeki kahramanları ne Atatürk’ü ne de bugünkü kahramanlarımızı unutmamalıyız.”
İşte çaba, azim ve başarı dolu bir hikayenin daha sonuna geldik sayın okuyucular. Yapmak isteyip de başaramama korkusu olan herkes için bir feyz olmuştur umarız bu yazı. HAFTAYA GÖRÜŞÜRÜZ, GÜÇLÜ KALIN!
Bir sonrak yazı Güçlü Kadınlar Serisi #3: Sabiha Gökçen