Bugünkü konumuz aşk konulu filmler. Birçoğumuz ki özellikle kadınların tercih ettiği bir konu olan aşk filmleri hakkında ufak bir liste yaptım. Konuya ilgili olan kişiler bu listedeki filmleri çoğu kez izlemiş ve repliklerine kadar ezberlemişlerdir diye düşünüyorum. Ben yine de bu konu hakkında fikir sahibi olmak isteyenler veya arada duygusal çöküşüşe giren herkesin izleyebileceği filmleri kendimce sıralamaya çalıştım. Şimdiden iyi seyirler..
1. The Notebook
Çoğumuzun romantik film deyince aklına ilk gelen film hiç şüphesiz “The Notebook” oluyor. İzleyenlerin çoğu filmi çok beğendiklerini söylerken bir kısım ise filmin konusunu çok klişe buluyor. Filmi defalarca izlemiş biri olarak söyleyebilirim ki filmi izlerken kendinizi Noah ve Allie‘nin aşkına o kadar kaptırıyorsunuz ki zamanın nasıl geçtiğini dahi anlamıyorsunuz.
Filmin konusu ise kısaca şöyle: Ana karakter olan Noah ve Allie bir arkadaşları sayesinde tanışırlar. İlk görüşte Allie’den çok etkilenen Noah, Allie’ ye çıkma teklifi eder. Allie başta ön yargılı davransa da Noah’ın çabaları sonucunda teklifi kabul eder. Zamanla daha iyi anlaşan çiftin önüne sınıfsal farkın girmesiyle araları açılır. Ancak bu onları durduramayacaktır. Filmin yönetmenliğini Nick Cassavetes yaparken başrolü ise Rachel McAdams ve Ryan Gosling paylaşıyor.
2. Titanic
İzleyen herkesin sonunda gözyaşlarına boğulduğu “Titanik” bence başyapıtlardan bir tanesi. Defalarca izlense de aynı hissi veren nadir yapımlardan. Benim listemde ikinci sırada olması ise filmin sonunun beklediğim gibi olmaması. Titanik aslında gerçek bir hikâyeye dayanıyor. Titanik ismi ise geminin isminden geliyor. Şans eseri gemiye binen Jack, gemiye gezi için binen üst sınıf bir ailenin kızı Rose ile tanışıyor. Tanışmaları ise biraz hüzünlü. Jack, Rose’u kendini gemiden atlarken kurtarıyor. Rose’un içinde bulunduğu çaresizliği çok iyi anlatan film, Jack ile Rose’un destansı hikâyesini ele alıyor.
Filmin yönetmenliğini James Cameron üstleniyor. Başrollerde ise adından sıkça söz ettiren Kate Winslet ve Leonardio DiCaprio var.
3. Pride and Prejudice
Türkçeye “Aşk ve Gurur” olarak çevrilen bu yapım ünlü yazar Jane Austen‘in bir eseri aslında. Dönem filmlerini seven herkesin bu filme şans vermesi gerektiğini düşünüyorum. Gerek kostümler gerekse müzikleri açısından insanı içine çeken bir yapım.
Elizabeth beş kız kardeşten ikincisidir. Ailesine çok değer vermekte, özellikle ablasının mutluluğu için çabalamaktadır. Diğer kız kardeşleri gibi evlenmekte gözü yoktur. Bir gün kardeşleri ile gittiği bir baloda ablası Mrs. Bingley‘le tanışması sonucu hayatı değişecektir. Mrs. Bingley’in arkadaşı olan Mrs. Darcy küstah biridir. Elizabeth’in ailesini aşağılayıcı şekilde konuşunca Elizabeth Mrs. Darcy’e karşılık verir ve ikilinin arasında nefret başlar. Ancak bu nefret zamanla aşka dönüşecektir.
Filmin yönetmenliğini Joe Wright yapmakta. Başrollerini ise kendisini birçok yapımda gördüğümüz Keira Knightley ve Matthew Macfadyen paylaşıyor.
4. Me Before You
Türkçeye aynı adıyla çevrilen “Senden Önce Ben” benim listemde dördüncü sırada yer alıyor. Kitabını okuma fırsatı bulduğum bu yapımı, filmi çıkınca defalarca izledim.
Louisa Clark küçük bir kasabada ailesiyle yaşayan neşeli bir kızdır. İş yerinden çıkarılması sonucunda iş aramaya başlayan Clark, zengin bir ailenin engelli oğluna bakıcılık yapmak üzere işe alınır. Tekerlekli sandalyeye bağlı yaşayan William, geçirdiği kazadan sonra iyice huysuzlaşmış ve kabalaşmıştır. Clark’ın işi bırakıp gitmesi için defalarca uğraşmıştır. Onun çocuksu davranışları zamanla William’ın ilgisini çeker ve aralarında ufak çaplı bir kıvılcım başlar. Louisa, William’ın tekrar hayattan zevk almasını sağlayacaktır.
Filmin yönetmenliğini Thea Sharrock üstleniyor. Yapım Jojo Moyes imzalı. Başrollerde ise Game of Thrones yıldızı Emilia Clarke ve Sam Claflin yer alıyor.
5) The Fault In Our Stars
İzleyen herkesin beklentisinin üstüne çıkan bir film olduğuna eminim. Türkçeye “Aynı Yıldızın Altında” olarak çevrilen film, aslında bir gençlik filmi ancak bolca drama barındırıyor.
Filmin konusu ise şöyle: Hazel kanserle mücadele eden bir kızdır. Annesinin ısrarı üzerine gittiği kanserli hastaların destek grubunda Augustus isimli bir gençle tanışır. Augustus’un tavırlarını sorumsuz bulan Hazel, onunla vakit geçirdikçe mutlu olmaya başlar. Augustus’la birbirlerine âşık olan bu genç çiftin kanserle mücadelesi dramatik bir şekilde filmde işlenmiş.
Aslında kitaptan uyarlanan bu filmin senaryosu John Green imzalı. Filmin yönetmeni ise Josh Boone. Başrollerini ise Shailene Woodley ve Ansel Elgort paylaşıyor.
6. Before Sunrise, Before Sunset,
Before Midnight Serisi 
Aslında bu bir seri film üçlemesi, dokuz yıl arayla çekilmiş üç filmden oluşuyor. Film kendi içinde aşama aşama gelişmekte. Celine ve Jesse trende yolculuk yaparken tanışırlar. Jesse, Celine’i onunla sadece bir gün geçirmesi için ikna eder. Bir günün sonunda Celine yoluna devam edecektir. Tam bir günü doyasıya birlikte geçiren ikili, devam filminde birbirlerini arayacaklardır. Sürekli konuşacak konuların bulunması ve iletişimin önemini anlatan önemli yapımlardan biri.
Başrollerini Julie Delpy ve Ethan Hawke paylaşıyor. Serinin yönetmeni ise Richard Linklater.
7. The Curious Case Of Benjamin Button
Konusuyla akıllarda kalmayı başaran bir diğer film ise Benjamin Button. Türkçeye aynı şekilde çevrilen Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi birçok kişinin defalarca izlediği filmler arasında.
Benjamin savaş yıllarının sonunda doğan bir çocuktur. Ancak bir hastalığı vardır. Yaşlı doğmuştur. Doğarken annesini kaybeden Benjamin’i babası bir tür şeytan olduğunu düşünerek bir bakımevinin önüne bırakır. Yaşlı bakımevinde çalışan bir kadın Benjamin’i alır ve onu sahiplenir. Benjamin yaş olarak küçüktür ancak vücudu yaşlıdır. Zaman onun için ters akmaktadır. Huzurevindeki bir hanımefendinin torunu olan Daisy ile arkadaş olmuştur. Daisy ise sadece tatillerde gelmektedir. Bir süre sonra huzurevinin kapatılmasıyla yolları ayrılır ve iletişimleri kopar. Ancak yıllar sonra tekrar karşılaşacaklardır.
Filmin yönetmeni David Fincher, başrollerini ise Cate Blanchett ve Brad Pitt paylaşıyor.
8. Love, Rosie
Love Rosie, romantik komedi tadında çok şirin bir film, izlediğinizde keyfinizi yerine getirebilecek ufak çaplı bir film.
Alex ve Rosie küçüklüklerinden beri arkadaşlardır. İkisi de birbirine yakın olan bu iki dost konu aşka gelince yanlış tercihler yapmaktadır. Alex’in yurtdışına gitmesiyle bağları kopan ve gerçek duygularını fark eden çift birbirleri ile tekrar karşılaşacaklardır. Film dostluk temeline kurulduğundan ikilinin arasındaki samimiyet izleyenlerin içini sıcacık yapıyor.
Filmin yönetmeni Christian Ditter, başrollerde ise Lilly Collins ve Sam Claflin yer alıyor.
9. La La Land
La La Land, 2016 yılının sonunda çıkmış olan müzikal içerikli bir yapım. Yayınlandığı andan itibaren herkesin beğenisini kazanan La La Land 2017 yılında başrol olan Emma Stone‘a “En İyi Kadın Oscar” ödülünü kazandırmış.
Sebastian ve Mia tesadüfen karşılaşan ve hayatlarında neler yapacaklarını arayan iki kişidir. Mia’nın hayali oyuncu olmak, Sebastian ise klasik cazı günümüzde de yaşatmak isteyen iki gençtir. Zamanla birbirlerine karşı duyguları değişen bu çiftin aşkını filmde izliyoruz. Filmde bolca dans ve müzik olduğundan filmin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Filmin içinde şarkıcı kimliğiyle tanıdığımız John Legend da yer alıyor.
Filmin yönetmenliğini Damien Chazelle yapmakta. Başrollerde ise Emma Stone ve Ryan Gosling yer alıyor.
10) Eternal Sunshine Of The Spotless Mind
Türkçeye “Sil Baştan” olarak çevrilen bu filmde bolca ağlamanız çok olası. Canlandırdığı komik karakterler sayesinde tanıdığımız Jim Carrey bu filmde ne kadar da mükemmel bir oyuncu olduğunu bir kez daha kanıtlamış. Filmi açmadan önce peçetelerinizin yanınızda olduğundan emin olun. 🙂
Clementine ve Joel‘in mutlu bir ilişkisi vardır. Ancak Clementine bir süre ilişkinin ilerlemediğini, artık sıkıldığını hisseder ve hafızasını sildirir. Joel’i tamamen unutmuştur. Başta buna çok şaşıran Joel ani bir sinirle o da kendi hafızasını sildirmek ister. Ancak daha sonra bundan pişman olur. Clementine ile yaşadıklarını ona hatırlatmaya çalışan Joel’in hikâyesini konu alan bu filmin yönetmenliğini Michel Gondry üstleniyor. Başrolde ise Kate Winslet ve Jim Carrey yer alıyor.