“Gidene mi zordur, kalana mı?” diye sorarlar hep. Peki mecbur kaldığı için gidenler olamaz mı? Sevip de sevilmeyenler, emek verip değersizleşenler, gitmekten başka çaresi kalamayanlar… Koskoca geçen günler, aylar belki de yıllar gidene de kolay olmuyor kalan sevmedikten sonra. Sevgi ve Umut 4 senelik sevgiliydi ve birbirlerini çok seviyorlardı. Bir süre önce nişanlanmak için bankadan kredi çekmişlerdi. 6 ay sonra nişanları vardı. Umut sevgiyi çok seviyordu ve ona çok güveniyordu. Beraber mobilya, beyaz eşya baktıkları bir gün birlikte çay bahçesine oturdular. Çay içerken denizi izlediler. Sevgi “Ben lavaboya gideyim, sonra da kalkalım.” dedi. Umut “Tamam.” dedi. Sevgi telefonunu masada unutup lavaboya gitti. O sırada telefona mesaj geldi. Ekranın ışığı yandı. Numara tanıdıktı. 22 yıllık çocukluk arkadaşı Onur “Aşkım, Umut mu yanında?” yazmıştı. Beyninden vurulmuşa döndü, çok öfkelendi, bunu nasıl yapabilirlerdi? Sevgi gelmişti, Umut da “Hadi kalkabiliriz aşkım.” dedi. Umut telefonu uzattı. “Bana bunu açıkla.” dedi. Sevgi ne diyeceğini bilemedi. Huzursuz bir sessizlik çöktü. Umut ağlıyordu, “Ben seni sevmiştim, biz evlenecektik. Her şey istediğin gibi olsun diye dünya kadar borca girdik. Nasıl yaparsın? Hem de en yakınımla…”. Sevgi “Onur’u seviyorum Umut, lütfen beni anla. Çok uzak durmayı denedim, olmadı. Her seferinde daha çok bağlandım, ona kızmakta haklısın, sen çok iyisin bu güne kadar bana çok güzel şeyler yaşattın, üzgünüm.” dedi. Umut’un elleri titriyordu. Alyansını çıkardı, “Bu iş bitti, Onur’la sana mutluluklar.” dedi. Masadan kalktı, ağlıyordu. İtalya’ya uçak bileti aldı, eşyalarını toplamak için eve gitti. Öfkeden deliye dönmüştü. Duvarın dibine çöküp saatlerce ağladı, 4 yıllık sevdiği evleneceği kadın, 22 yıllık çocukluk arkadaşı… Gitmekten başka çaresi kalmamıştı.
Abonelik
0 Yorumlar