fbpx

Avustralya kıtası altı bölgeden oluşmakta. Batısı ve iç kısımlarında verimsiz çöl toprakları bulunurken kuzeydoğusunda dünyanın en büyük mercan resifi ve yağmur ormanları bulunmakta. Bu eşsiz ve benzersiz farklılıklar sonucunda da ada kıta çeşitli canlılara ev sahipliği yapmakta. Avustralya kıtasının bin altı yüzlü yıllarda keşfedilmiş olması ve güney batısı hariç insan yaşamına pek uygun olmaması da canlıların evrim sürecine katkı sağlamıştır.

Burada dev yarasalar, ilginç kertenkele türleri, uykulu koalalar, zıplayan kangurular ve emu kuşu gibi pek çok canlıyı görebilirsiniz. Bu yazımda size anlatacağım tasmanya canavarı ise Avustralya’nın en büyük adası olan Tasmanya Adası’nda yaşıyor. Araştırmacılar ada kıtada yaşayan akrabalarınınsa çeşitli nedenlerden 1400’lü yıllarda neslinin tükendiğini düşünüyor. Bu nedenler arasında ne yazık ki insanlar tarafından besin olarak tüketilmeleri de var. Adadakiler de şu sıralar yabancı bir hastalıkla mücadele ediyor.

Hastalıklarının ismi “canavar yüz tümörü” yani bulaşıcı bir kanser türüyle karşı karşıyalar. Tasmanya canavarları yemekleri için veya eşleri için sık sık birbiriyle dövüşürler, bu esnada da birbirlerinin yüzünü ısırırlar. Kanser olan canavar diğerini ısırdığında ağzındaki kanser hücreleri kan yolu ile aktarılmış oluyor. Hastalığa yakalananların ömrü bir yılı geçmiyor. Kanser hücrelerinin yeni vücutta bağışıklık sistemiyle çatışmamasının nedeni ise tasmanya canavarlarının düşük genetik çeşitliliğe sahip olması. Şimdilerde ise tasmanya canavarlarının nüfusunu arttırmak için aşılama çalışmaları yürütülüyor.

Tasmanya canavarları adadaki pek çok tür gibi keseli memeli yani doğan yavruların gelişimlerini annelerinin kesesinde tamamlıyor. Kendileri sansargiller familyasının en büyük üyesi olmakla kalmayıp en büyük etobur keseli olma unvanını da elinde tutuyor. Ama tüm bu büyüklük sıfatlarına rağmen boyu 65 cm kilosu ise yalnızca 8 kg. Dişileri ise daha da küçük, 57 cm ve yalnızca 6 kg ağırlığa ulaşabiliyor. Kürkleri genelde siyah ama koyu kahverengi olanları da bulunmakta. Boylarının yarısı kadar olan nispeten kalın bir kuyrukları var. Başları ve yüzlerindeyse uzun beyaz tüyler bulunmakta.

Vücuduna göre kıyaslama yapıldığında memeli hayvanlar arasında en büyük çene gücüne sahipler. Genellikle geceleri avlandıklarından görme duyuları bu yönde gelişmiş. En güçlü duyusuysa işitme duyusudur. Tüm bu özelliklerinin yanı sıra kokarcanınkini aratmayacak kokular da salabilmekte bu küçük şeytanlar. Canavar denmesinin sebebiyse adaya yaklaşırsanız net bir şekilde duyacağınız çığlıklar. Evet bu vahşi çığlıklar sayesinde siyah minik dostlarımız canavar adını almışlar.

Canavarlar genelde tek başına yaşarlar, sürü oluşturmazlar. Buna terslik oluşturacak şekilde beslenirken çığlık atarlar ve bu da diğer canavarların gelmesine sebep olur. Belki de amaçları ürkütücü çığlıklarıyla diğerlerini kaçırmaktır. Küçükken ağaçlara da tırmanabilirler ancak büyüdükçe bu zorlaşır. Avlanabilseler de genellikle küçük memelilerin leşleriyle beslenirler. Menülerinde Avustralya halkından wallaby, wombat gibi canlılar; koyun gibi evcil hayvanlar, balık kurbağa gibi de göl hayvanları yer alır. İştahlarıysa oldukça kabarık, yarım saat içinde tek başlarına üç kiloya kadar besin tüketebilirler. Tabaklarındaysa geriye hiçbir şey kalmaz.

Canavarlar tek eşli değillerdir, eşleri onları korumazsa dişiler başka canavarların yanına gidebilirler. Gebelikleri 3 hafta sürer ve yavruların dünyaya gelişiyse alışılmışın dışındadır. Yaklaşık 30 adet pirinç tanesi büyüklüğünde yavru özel besleyici bir sıvıyla keseye doğru yol alır. Tasmanya canavarlarının kesesi yukarıya değil aşağıya bakar ve kesenin içinde dört adet meme başı bulunur. Sadece meme başlarına tutunabilen dört yavru hayatta kalabilir. Memeye tutunamayanlarınsa sonu hazindir, kısacık ömürleri annelerinin midesinde son bulur. Diğer dördüyse yüz beş gün içerisinde gelişimlerini tamamlar ve bir daha dönmemek üzere keseden çıkarlar. Böylece hayat maceraları başlamış olur.

Aylin Yener içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!
Abonelik
Bildir
guest
2 Yorumlar
Eskiler
Yeniler En çok oylananlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin
Aylin Yener içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Yazar sayımızın 300’ü aştığı şu günlerde hevesli yazarlarımıza yol gösterebilmek veya en azından daha kaliteli içerikler üretebilmeleri adına bazı ipucular vermek için bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Bu yazı boyunca bir dijital içeriğin nasıl yazılması gerektiğinden bahsedeceğim. Bublogta içeriklerinin bir kısmı şiir ve denemelerden oluşuyor ve bu yazıda söyleyeceğim şeyler bu içerikler için çok […]
Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]