Fransız asıllı İranlı gazeteci Freidoune Sahebjam’ım La Femme Lpidee adlı kitabından uyarlanan Soraya’yı Taşlamak filmi, şeriat kanunlarının geçerli olduğu İran topraklarında 15 Ağustos 1986 yılında yaşanmış bir recm hikâyesidir. Cyrus Mowrasteh’in yönetmenliğini üstlendiği film 2008 yılında beyaz perdeye uyarlanmıştır. Mozhan Marno, Shohreh Aghdashloo, Ali Pourtash ve James Caviezel gibi aktörler filmde yer almaktadır. Amerika ve İran ortak yapımı dram türündeki filmin IMDB puanı 8.0’dır.
Günümüzde olduğu gibi geçmişte de ikinci sınıf vatandaş olarak görülen kadın, toplum içerisinde aşağı bir varlık olarak kabul edilmektedir. Bu düşünce yapısı yalnızca İran toplumunda değil dünyanın birçok yerinde hâkim olmaktadır. Kadın kendine yüklenilmiş anlam ve roller çerçevesinde davranmalı ve belirli bir alanın dışına çıkmaması gerekmektedir. Bu yüzden kadın ev içine hapsolan ve kocası olmadan değeri olmayan bir varlık olarak görülmektedir. Soraya’nın hikâyesi tam olarak buradan doğmuştur.
Soraya’nın hikâyesi İran’ın bir köyünde geçmektedir. Soraya, 13 yaşındayken 20 yaşındaki Ali ile evlendirilir. Evliliği süresince kocasından hem fiziksel hem de psikolojik şiddet görmektedir. Maruz kaldığı bu şiddetin sonucunda ise yedi çocuklarından ikisi ölü olarak doğmuştur. Ali başka bir kasabada gardiyan olarak çalışırken gördüğü 14 yaşındaki Leyla’ya aşık olmuş ve eşi Soraya’yı aldatmıştır. Ancak şeriat kuralları gereği boşanırsa nafaka ödemek zorunda kalacağını bildiği için Ali nafaka sorununa çözüm arayışına girmiştir. Çözüm olarak ise Soraya’nın yardımcı olduğu bir adamla ilişkisi olduğunu söyleyerek onu zina ile suçlar. Eğer Soraya suçsuzsa bunu ispatlaması gerekmektedir. Ancak Ali, Molla Hasan ve Ali Haşim’den yalancı şahitlik yapmasını ister ve böylece Soraya suçlu bulunarak recm ile cezalandırılmasına karar verilir. Beyaz bir gelinlik giyen Soraya, Zehra’dan yaşanan olayların dünyaya duyurmasını istemiştir. Köy halkı büyük bir hevesle Soraya’yı taşlamaya hazırlanır. Bedenin yarısı çukurda yarısı dışarıda olarak yerleştirilir. Son sözler dökülür Soraya’nın ağzından ‘’Hepinizin evine girdim, sizinle ekmeğimi paylaştım, ben sizi dost bildim. Sizin karınız, kızınız, anneniz, komşunuzum bana bunu nasıl yakıştırdınız?’’ Ardından ilk taşı ise babası, sonra eşi Ali, Molla Hasan ve erkek çocukları atar. Recmden kısa bir süre sonra köye tesadüf eseri gelen gazeteciye Zehra canı pahasına da olsa bütün olan biteni ona anlatır. Böylece tüm dünya Soraya’nın trajik hikâyesini öğrenir.
Film boyunca Mozhan Marno’nun Soraya rolünü âdeta kendisiyle bütünleşmiş bir şekilde aktarması hayranlık vericiydi. Film içinde kullanılan dekorların, seçilen yerlerin gerçek hayatı bizzat yansıtması sizi o döneme götürerek acıları, duyguları yaşamanıza neden oluyor. Şeriata dayalı bir toplumda kadının konumunu ultra gerçekçi bir biçimde aktaran Soraya’yı Taşlamak filmini izlerken eminim çoğu kadın kendinden bir parça bulmuştur. Maalesef Soraya istediği şekilde yaşayamayan, yaşamak istediğinde ise karşısında erkek figürü ve toplumu bulan kadınlardan yalnızca biridir.