“Demek buradasın!” sesiyle aniden irkilmiştim. Kimseyi beklemiyordum, kimsenin beni bulmasını beklemiyordum. Sırtım kendisine dönüktü, istifimi bozmadım. Hafif adımlarının sesi git gide yaklaşıyordu. Yavaşça yanımdaki pozisyonunu aldı ve benimle birlikte şehri izlemeye koyuldu.
Tuhaf sessizlik birama uzanmasıyla son buldu. “Sen içmezsin dostum.” dedim. “Sen de içmemelisin.” dedi. Aldırış etmedim çünkü o ben değildi, anlayamazdı.
Bir anda parmağıyla sokakta yürüyen insanları işaret ederek “Şunlara baksana, ne kadar da küçükler.” diye söylendi. “Bu kadar küçük olduklarının farkındalar mı acaba?” diye sordum. “Koşuşturmalarından kim olduklarının bile farkında değiller.” diye cevapladı.
Ve devam etti: “Hepsi birbiriyle yarışa tutulmuş, amansız bir kapışma içindeler. Bazısı iyi bir üniversite kazanmak için, bazısı iyi bir iş bulmak için, bazısı güzel bir kadınla evlenebilmek için. Hep bir yarış ve kazanma zorunluluğu.”
Hayatım kötü bir hâl aldığında hep aklımda olan eski dostum, bu sefer de haklıydı. Biramı havaya kaldırıp “Toplum içinde erimekte olan bireye!” diyerek uzun bir yudum aldım.
En azından toplum bizi dışladığı için şanslıyız dostum, diye ekledim. Heybetli bir şekilde “Kendini benle karıştırma; ben senin gibi değilim, senin kadar özgür değilim.” dedi. Haklıydı, benim gibi değildi.
Bir kere kaybedecek çok şeyi vardı; bağlı olduğu insanlar, mutlu olduğu bir yuva, bir iş ve daha fazlasına sahipti. Eleştirdiği toplumun istese de istemese de kendisi de bir parçasıydı. Ama en azından bazı şeylerin farkındaydı. Bu farkındalık belki de hayatın sunamadığı imkânlar yaratabilirdi.
Öte yandan bazı şeylerin ise farkında değildi. Elindekilerin değerinin farkında değildi. Ezmekten ziyade ezilmenin nasıl bir şey olduğunun farkında değildi. En çok da benim gibi biri olmanın farkında değildi.
Hoş sohbet için teşekkürler eski dostum. Umarım ki benden çok kendine odaklanırsın çünkü benim varlığım muallak. Ayağa kalktım, şehrin ışıkları gözümde parlıyordu. Birden gök gürledi ve yağmur çiselemeye başladı. Yüzümdeki tilki gülüşünün sebebi olan yağmur, gökyüzünün ağlamasıydı benim için. Birada kalan son yudumu içip kendimi sırtüstü bu şehrin sokaklarına bıraktım. Eski dostumun silüeti giderek bulanıklaşıyordu. Artık ben de küçülüyordum dostumun yani geçmişimin gözünde.