fbpx

ESKİ AHİT                                                              

   ”Yahudilerin kutsal kitabına Eski Ahit (İbranice adı Tanakh), denilmekte ve ittifak, birlik, ittihat, anlaşma, mukavele, sözleşme, gibi çeşitli anlamlara gelmektedir. Bu ittifakın Tanrı Yehova ile İsrail kavmi arasında olduğuna inanılmaktadır. Bu ittifak ifadesi Tevrat’ın muhtelif yerlerinde geçmektedir. Eski Ahid, Torah (Tevrat), Neviîm (Peygamberler) ve Ketuvîm (Kitaplar) olmak üzere üç ana kısımdan oluşmaktadır.

     Eski Ahit, Yahudi ve Hıristiyanlarca müştereken kabul edilen bir külliyattan meydana gelmektedir. Ancak Yahudiler bu külliyatın sayısını yirmi dört hatta İbrani alfabesindeki harf sayısınca yirmi iki, Hristiyanlar ise otuz dokuz olarak  göstermektedirler. Bu fark, Hristiyanlarca her biri müstakil kabul edilen birkaç kitabın Yahudilerce bir tek kitap sayılmasından ileri gelmektedir.

     Yahudilerin Kitab-ı Mukaddesi’ne “Eski Ahit” denmesi Hristiyanların bir ifadesidir. Çünkü Hz. İsa ile yeni bir ahit yapılmıştır. Bu eskiyi aşan daha yeni bir ahittir. Dolayısı ile Hristiyanlar yeni ahidin yazılı ifadesi olan metinlere “Yeni Ahit”, buna göre daha eski olan ve Allah ile İsrailoğulları arasında yapılan ahde ise “Eski Ahit” demektedirler.

      Eski Ahit, Torah (Tevrat), Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye olmak üzere beş bölümden oluşur. Tekvin yaratılış, ilk günah, ilk cinayet, Nuh, İbrahim, İshak, Yakup’un yaşantıları ve başlarından geçen olaylar, Yusuf ile Mısır’a gelen İsrailoğullarını anlatılırken, Levililer bölümünde ibadet usulleri, gelenekler, hukuk kuralları ve din adamlarının vasıfları anlatılmıştır. Diğer bölümlerde ise Musa dönemi ve bu dönemde yaşanan olaylar anlatılır.

      Neviim bölümüne gelince, “Bu bölüm ilk peygamberler ve son peygamberler olmak üzere iki kısımdan meydana gelir. Hz. Musa’nın ölümünden sonra Yahudilerin Tanrı tarafından va’dedilmiş topraklara yerleşmeleri, krallığın kuruluşu, mabedin yapılışı, Yahudilerin diğer kavimlerle olan ilişkileri  ve peygamberlerin yapmış oldukları mücadeleler anlatılır.

     Altı kitaptan müteşekkil olan ilk kısım; Yeşu, Hakimler, I. Samuel, II. Samuel, I. Krallar, II. Krallar isimli kitaplardır ki 587’de Babil’in fethine kadarki kahramanları, Musa’nın halefi olan Yeşu, Samuel, Saul, Dâvud, İlyas ve Elyasa peygamberleri kapsar. Son Peygamberler İşaya’nın, Yeremya’nın, Hezekiel’in  ve on ikilerin (Hoşea, Yoel, Amos, Yunus, Mika, Nahum, Habakkuk, Tsefenya, Haggay, Zekarya, Malaki) vahiyleri ve vizyonları hakkında bilgi verir.”

    Ketuvim bölümünün anlamı ”yazılar” demektir. Son bölümü oluşturur. Mezmurlar, Meseller, Eyüb, Beş megillot, Daniel, Ezra, Nehemya, I. Tarihler, II. Tarihler kitaplarından oluşur .

YARATILIŞ

       Eski Ahit’te dünyanın yaradılışı ve aynı zamanda Adem ve Havva’nın yaratılışı, Tekvin bölümünde anlatılır. Buna göre Tanrı yeri ve göğü altı günde yaratmış, yedinci gün dinlenmiştir. Tanrı önce ışığı yaratmış, sonra onu karanlıktan ayırmıştır. Yeryüzündeki bütün suları bir araya toplayıp denizlerin, kuru kalan alanların da kara parçası olmasını sağlamıştır. Sonra gezegenleri yaratmış, onlara yörünge vererek zaman olgusunu oluşturmuştur. Tanrı sularda yaşayan canavarlar ve göklerde uçan kuşlar yaratmış. Daha sonra yaratılışın altıncı gününde, yeryüzünde cinslerine göre hayvanlar ve bütün bu yarattıklarına hakim olacak kendi suretinde bir insan yaratmıştır. Hem erkek hem de dişi yaratarak onlara verimli olmalarını ve çoğalmalarını emretmiştir. Tanrı yedinci gün dinlenmiş ve o günü kutsal ilan etmiştir (Tekvin, 1: 1-31, 2: 1-3).

Resim 1: Yaratılışı, Dünyanın Tintoretto, Hayvanların Yaratılması, Yaklaşık 1550,Tuval üzerine yağlı boya, 151x258cm  Galleria dell’ Accademia, Venedik.

Resim 1: Yaratılışı, Dünyanın Tintoretto, Hayvanların Yaratılması, Yaklaşık 1550,Tuval üzerine yağlı boya, 151x258cm  Galleria dell’ Accademia, Venedik.

       Tanrı’nın Adem ve Havva’nın yeryüzünde çoğalmalarını ve bütün canlılara hakim olmalarını istemesindeki sebep, kaosu sona erdirip şekil verdiği evrene bir yönetici olarak insanı tayin etmesidir.

      Bu bilgilere dayanarak evrenin yaratılışının sırasına bakılacak olursa; insan yaratılmadan önce bütün şartların insanın yaşamına uygun olabilecek bir ortamın tasarlandığı, aslında bütün bu yaratma işinin insan için olduğu ve yaratılan varlıkların insanın hizmetine verildiğini anlamaktayız. Tamamen insanın ihtiyaçlarını karşılayacak ve onun hizmetine verilmiş bir kurgu görmekteyiz.

       Yukarıda geçen fasılda gece-gündüz olgusu ve gezegenlerin yaratılmasıyla zaman olgusuna da dikkat çekilmesi, zamana bağlı bir mühlet verilmesi arasında ilişki kurulabilir. Tanrının bir süre ile insan yaşamını sınava tabi tuttuğu anlaşılabilir.

ADEN BAHÇESİ

       Eski Ahit’te  “Gan Eden” olarak geçen Aden Bahçesi cennet olarak belirtilmektedir (Okumuş, 2007, s. 28). Eski Ahit’te Tanrı’nın doğuya diktiği bahçe olarak konumu belirtilen, görünüşü güzel her ağaçla birlikte, bahçenin ortasında bitirdiği hayat ağacı, yine iyilik ve kötülüğü bilme ağacı olarak nitelendirilen ağacı konumlandırdığı yer olarak belirtilir. Tanrı’nın içinden bir ırmak çıkarıp adları Pişon, Gihon, Dicle ve Fırat olarak dört kola ayırdığı ırmaklar ile suladığı Aden’e, bakması ve koruması için Adem’i koymuştur. Tanrı, Adem’e burada bulunan bütün ağaçların meyvesinden yiyebileceğini ancak iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yememesi gerektiğini emreder (Tekvin, 2: 9-17). “…çünkü ondan yediğin gün mutlaka ölürsün.”

       Adem’in yalnız olarak Aden’de yaşamasını doğru bulmayan Tanrı ona yardımcı olması için kuşları ve kırların hayvanlarını getirmiş ancak Adem onların içinden kendine yardımcı belirleyememiştir. Tanrı, Adem’e derin bir uyku verip onun kaburga kemiğinden kadını yaratmıştır (Tekvin, 2: 18-23).

      Eski Ahit’e göre, Tanrı’nın Aden’i insanoğlu için tasarladığı ve onun yaşam alanı olarak belirlediği anlaşılmaktadır.

ADEM’İN YARATILIŞI

        “Ahd-i Atik’e göre mekan, zaman ve canlılar yaratıldıktan sonra “altıncı evrede” insan yaratılmıştır”.  Adem’in yaradılışı Eski Ahit’te yine Tekvin bölümünde anlatılmıştır. Tanrı, Adem’i kendi suretinden yaratmıştır (Tekvin, 1:26). Topraktan yarattığı Adem’i yine toprakla meşgul olması ve Aden adlı bir yerde bulunan bahçeyi işlemesi için Adem’i buraya koydu. Tanrı bu bahçenin ortasına iyiyi ve kötüyü bilme ağacı ve hayat ağacını koymuştur. Tanrı, Adem’e bahçenin içindeki bütün ağaçların meyvesinden yiyebileceğini ancak iyiyi ve kötüyü bilme ağacından yememesi gerektiğini, yediği gün kesinlikle öleceğini Adem’e bildirmiştir (Tekvin, 2: 4-17 ).

         “Adem’e yeryüzündeki bütün canlılara isim koyma ve onları egemenliği altına alma yetkisi verilmiştir. Daha sonra Adem’in ‘yalnız kalması iyi görülmediğinden’, ‘ona uygun bir yardımcı’ olarak Adem’in ‘kaburga kemiğinden’ bir kadın yaratılmış; varlığa isim koyma yetkisi verilen Adem, kendi kaburga kemiğinden yaratılan bu varlığa, ‘kadın/işşa’ demiş ve ona “Havva” adını vermiştir.”

Resim 2.Adem’in Yaradılışı, Michelangelo, 1508-1512 fresko. Sistine Şapeli, Vatikan
Resim 2.Adem’in Yaradılışı, Michelangelo, 1508-1512 fresko. Sistine Şapeli, Vatikan

     Adem’in yaratılışı insanlığın başlangıcıdır. Çünkü Havva’nın yaratılışı onun kaburga kemiğinden olmuştur. Kendi çifti kendisinden yaratılmış ve böyle bir yaratılışla çoğalma ilk Adem ile başlamıştır diyebiliriz.

HAVVA’NIN YARATILIŞI

       Eski Ahit’e göre Havva ikinci olarak yaratılan insandır. İlk insan olan Adem’e eş olarak yaratılmıştır. İnsanlığın ilk annesidir. Adem’in kaburga kemiğinden yaratılmıştır.

Tekvin bölümünün 2. babının 21. ve 24. maddelerinde Havva’nın yaratılışı şöyle anlatılmıştır: “Rab Tanrı, Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyurken Rab Tanrı onun kaburga kemiğinden birini alıp yerini etle kapadı. Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi.

      Adem: “İşte, bu benim kemiklerimden alınmış bir kemik, etimden alınmış bir ettir.” dedi. Ona ‘kadın’ denilecek çünkü o adamdan alındı. Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak. Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.”

      Havva’nın kaburga kemiğinden yaratılması ile ilgili farklı bir yaklaşım olarak; “Kadın; Âdem’in mağrur olmasın diye başından, her şeye bakmaya istekli olmasın diye gözünden, her şeyi duymaya meraklı olmasın diye kulağından, çok konuşmasın diye ağzından, kıskanç olmasın diye kalbinden, aşırmaya hevesli olmasın diye elinden, çalıştırma heveslisi olmasın diye de ayağından yaratılmamıştır. Âdem’in kaburgasından gizli, mütevazı bir yerinden yaratılması kadının mütevazı, gösterişten hoşlanmayan ve gizli bir münzevi olması içindir.”

      Havva’nın Adem’in yalnızlığını gidermesi için kaburga kemiğinden yaratılmasının bir özelliğinin olması da Tanrı’nın Adem’e kolaylık olmasını dilediği düşüncesi anlaşılabilir. Ayrıca Tanrı’nın böyle bir yaratılışı tasarlaması, ailenin sevgi ve saygı temelli olmasını dilediği söylenebilir.

 Resim 3. Havva’nın Yaradılışı,  Michelangelo, 1508-1512 fresk. Sistine Şapeli, Vatikan
 Resim 3. Havva’nın Yaradılışı,  Michelangelo, 1508-1512 fresk. Sistine Şapeli, Vatikan

ESKİ AHİT’TE İLK GÜNAH   

      Eski Ahit’te Adem ve Havva’nın Aden bahçesinden kovulmasına sebebiyet veren eylem, bir günahtır. Bu günahla birlikte insanlığın Dünya serüveni başlamıştır.

     Konu Eski Ahit’in Tekvin bölümünde şöyle anlatılır: “Rab Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.

  Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesinden yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”

  Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi, “Çünkü  Tanrı biliyor ki o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”

  Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.” Burada Tanrı’nın uyarmasına rağmen yine de o hatayı yapan Havva ve onunla birlikte hareket eden Adem görüyoruz.

       Yukarıda anlatılan kısmı değerlendirdiğimizde, yılanın kandırmak için söylediği “Tanrı gibi olacaksınız.” cümlesinin Havva ve Adem’i cezbettiğini söyleyebiliriz. Ancak buradan insanın da içinde “Tanrı olma isteği” olduğu da rahatlıkla söylenilebilir. Aslında “Tanrı gibi olma” kelimesi “Güçlü olma-hükmetme” meziyetlerini içerir ki bu meziyetler istediğini yapabilme özgürlüğü de bahşeder. Burada güçlü olma isteği ilk insandan bu yana insanoğlunun içinde her zaman olmuştur ve bu duygu başımıza bela açmaya devam edecektir. Ayrıca ilk yaratılıştan günümüze kadar olan zaman içerisinde geriye dönüp baktığımızda, gücü kazanmak ve yine o gücü nefsani bir şekilde kullanıp başka insanlar üzerinde baskı unsuru olarak kullanmak, diğer insanlara da dünyayı yaşanmaz hale getirmek de her devirde yaşanan bir vaka olarak karşımıza çıkmaktadır. En basiti kendi gücünü başka varlıklar üzerinde deneyen, hatta aciz bir hayvanı katledebilen insanlar…

       İlk günahın işlendiği tasvirlere baktığımızda günah sebebi olan yasak meyve, elma olarak betimlenmiştir (bkz. Resim. 4). Ancak Eski Ahit’in ilgili bölümünde meyvenin elma olduğuna dair bir ibare yoktur ve bundan bahsetmez. Ancak bu tasvir ve tabirin mitolojik inançlardan geldiği söylenmektedir. “İlk günah efsanesinde geçen elma, üzerine oldukça simgesel anlam yüklenen meyvelerden biridir. Mezopotamya, Hitit, Yunan, Roma, İskandinav anlatılarda sıklıkla karşımıza çıkar. Farklı çağlarda ve farklı coğrafyalarda insanoğlunu besleyen, hastalıklara şifa olan, yiyene ölümsüzlük veren elmalardan bahsedilir. Önceleri aşkla, bereketle ve kutsal güçle ilişkilendirilen elma daha sonraları kösnül, şeytani ve günahkarlıkla ilgili anlatılarda yer almaya başlamıştır. Elmaya yüklenen bu olumsuz anlamlar bu yiyeceğe adeta yapışmış, onu karakterize eder hale gelmiştir. Elmanın kötü, şeytani, günahkar olduğuna dair inanışın kökenini sorgulayan bir yorumlamaya göre ‘elma’ kelimesinin Latince karşılığı olan ‘malus’ sözcüğü, aynı zamanda ‘kötü veya şeytansı’ anlamına da gelir. Ayrıca Yunan ve Roma mitolojisinde geçen güzellik yarışmasında yer alan elmanın Paris tarafından aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’e verilmesi ve elmanın Afrodit’in meyvesi sayılması da elmaya yüklenen olumsuz sembolizmi pekiştirir. Elma karşılığında Afrodit’in vadettiği güzeller güzeli Helen’i alan Paris’in bu seçimi, tarihin en uzun süren savaşlarından birine ‘Truva Savaşı’na neden olacaktır. Görüldüğü gibi, elma üzerinden çağrışım yaptığımız Afrodit, Helen ve onlarda görülen dişil güzellik ile Havva’daki merak ve heyecan duygusu insanoğlu için hiç de olumlu sonuçlar doğurmamıştır. Aksine bu kadınların ihtiraslarına hakim olamamaları insanoğlunun büyük yıkımlara uğramasına sebep olmuştur. Elmanın etimolojik kökeni, Afrodit’in altın elmaya sahip olabilmek adına savaşa neden olan davranışı, Havva ve sonrasında Adem tarafından yenmesi sonucunda başlarına gelen yıkım düşünüldüğünde, şüphesiz ki yasak meyvenin elma olarak kabul edilmesi şaşırtıcı değildir.

      Tasvirlerde ise yasak ağacın meyvesini uzatan yılan, yılan-kadın şeklinde karşımıza çıkar. Nitekim Vatikan’da bulunan Sistine Şapeli’nin duvar resimlerinde bulunan “Cennetten Düşüş” sahnesinde yine yılan-kadın şeklinde görülmektedir (bkz. Resim 5).

     “Tek tanrılı dinlerin kutsal kitaplarında ‘yaratılış’ anlatıları, ilk kadın olarak Havva’dan bahsetse de kutsal kitapları etkilediği düşünülen başka birçok mit, Adem’e eş olarak Havva’dan önce yaratılmış Lilith adında başka bir kadından daha söz eder.”

Resim 4:Tiziano Vecellio, Adam and Eve (Adem ve Havva), yaklaşık 1550, Museo del Prado, Madrid.
Resim 4:Tiziano Vecellio, Adam and Eve (Adem ve Havva), yaklaşık 1550, Museo del Prado, Madrid.

    Yılan-kadın tasvirine bakacak olursak bu tasvirde “Lilith” olarak karşımıza çıkan ve Adem’in ilk eşi olduğu düşünülen kadın. Tekvin bölümünün 1. babında zaten Adem ve eşinin yaratıldığından ve Tanrı’nın onlara ”Çoğalın, verimli olun.” demesinden anlıyoruz. Lilith, Ben Sira alfabesinde ve Kabala öğretisi gibi kaynaklarda adı geçen, Adem’le aynı topraktan yaratıldığını savunan ve bundan dolayı Adem’den aşağı olmayı değil eşit olmayı isteyen, Adem ile bu yüzden hiç barışamamış ve böylelikle Adem’i terk eden ilk eşidir. Lilith bir daha geri gelmediği için Tanrı, Adem’e topraktan olmayan ama Adem’in kendi kaburga kemiğinden Havva’yı yaratır. Lilith daha sonraları kötü kabul edilen olaylara eşlik etmesiyle sembolize edilen bir varlık olarak kabul edilmiştir.

     Eserinde ilk günahı tasvir eden Tiziano ( bkz. Resim 4.), Havva’ya uzatılan yasak meyveyi elma olarak tasvir etmiş ve elmayı uzatan kız çocuğunu da yılan gövdeli olarak tasvir etmiştir. Eserde Lilith meraklılık ve memnuniyet arası bir yüz ifadesiyle felaketin gelmesini beklediği gözlemlenir.

    Lilith’in yaptığı eylemlerin sonucu olarak buradan, Adem’e bir ders verme amacında olduğu ya da kıskançlık sonucunda bu eylemleri yaptığı da gözlemlenebilir. Aslında bazı sanatçıların eserlerinde “yılan-kadın” tasvirinin temsil ettiği Lilith, Eski Ahit’te adının bulunmamasına rağmen birçok sanatçı tarafından tasvirlerde kullanılmış, tasvir ediliş biçimi göz önüne alındığında da Eski Ahit’in yorumlandığı ve bunun sonucunda böyle bir sonuca ulaşıldığı söylenilebilir.

    Sistine Şapeli tavan tasvirlerini yapan Michelangelo, “Cennetten Düşüş Sahnesi” olarak betimlediği tavan freskinde (bkz. Resim 5.), resmin sol tarafında yılanın yasak meyveyi Havva’ya uzattığını görürken aynı zamanda Adem’in de ağaca uzandığını görmekteyiz.

GÜNAHIN SONUÇLARI

CENNETTEN KOVULMA

    Eski Ahit’te ilk günahın işlenmesi anlatıldıktan hemen sonra işlenen günahın sonucunda neler olduğu konusuna girilir. Bu günahın sonuçları tüm insanlığı etkileyen bir durum olmuştur.

    Eski Ahit’te günah sonrası şunlar gerçekleşir; “Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen Rab Tanrı’nın sesini duydular. Ondan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler. Rab Tanrı, Adem’e, “Neredesin?” diye seslendi.

 Adem, “Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim.” dedi.

 Rab Tanrı, “Çıplak olduğunu sana kim söyledi?” diye sordu, “Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?”

 Adem, “Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim.” diye yanıtladı.

 Rab Tanrı, kadına, “Nedir bu yaptığın?” diye sordu.

 Kadın, “Yılan beni aldattı, o yüzden yedim.” diye karşılık verdi.

 Bunun üzerine Rab Tanrı, yılana, “Bu yaptığından ötürü bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisi sen olacaksın.” dedi, “Karnının üzerinde sürünecek, yaşamın boyunca toprak yiyeceksin. Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, sen onun topuğuna saldıracaksın.”

Rab Tanrı, kadına, “Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim.” dedi, “Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek.”

Rab Tanrı Adem’e, “Karının sözünü dinlediğin ve sana,

Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için

Toprak senin yüzünden lanetlendi.” dedi,

“Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın. Toprak sana diken ve çalı verecek,

Yaban otu yiyeceksin. Toprağa dönünceye dek ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın.

Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın ve yine toprağa döneceksin.”

 Adem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi.

Rab Tanrı, Adem’le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi. Sonra, “Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu.” dedi, “Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli.” Böylece Rab Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem’i Aden bahçesinden çıkardı. Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.”

      Tekvin bölümünde geçen bu kısımdan anlaşıldığı üzere, Tanrı, Adem ve Havva ile birlikte yılanı Aden’den kovup Aden’i koruma altına almış ve sonuçlar insan için son derece meşakkatli bir duruma dönüşmüştür.

Resim 5.  Cennetten Kovuluş, Michelangelo.  Adem ve H avva’nın Cennetten kovuluşu, 1508-1512, fresko. Sistine Şapeli, Vatikan
Resim 5.  Cennetten Kovuluş, Michelangelo.  Adem ve H avva’nın Cennetten kovuluşu, 1508-1512, fresko. Sistine Şapeli, Vatikan

     Michelangelo’nun Sistine Şapeli tavan freskinde (bkz. Resim 5), sağ kısımdaki resimde Adem ve Havva Aden’den bir melek tarafından çıkarılır. Tasvirde melek kıyafetli ve Tanrı’nın kıyafetinin rengi ile görülür. Pişman, üzgün ve aynı zamanda yaşlanmış olarak Adem ve Havva’yı görmekteyiz.

 GÜNAHIN ETKİLERİ

      İşlenen ilk günahın bir başka sonucu olarak da “Asli Günah” meselesi ortaya çıkmıştır.  Asli Günah bugün dünyada yaşayan insanların, özellikle Avrupa ve Amerika kıtasında yaşayan insanların inancı olan Hristiyanlık dininde yer alan bir inanış olan bir meseledir.

      Asli Günah, Adem’in işlemiş olduğu günahın ondan sonra gelen ve doğan her insana geçmesi manasına gelir. Ancak bu ibare İsa’nın konuşmalarında söylemediği, Pavlus’un mektupları ile dine giren bir olgudur. Pavlus’a göre aynı zamanda Adem’in işlediği  günah sebebiyle ölüm de dünyaya gelmiştir. Böylece işlenen günahın benzerini işlemeyen insanların da ölümüne sebebiyet vermiştir.

     Adem’in işlediği günahın sonuçları ile mensubu azımsanamayacak bir inanç sistemini bile etkilendiğini görmekteyiz. Aslında bireysel olarak işlenen bir günahın sonucunda bunu bütün insanlığın atası olması hasebiyle doğan her insanı günahkar olarak kabul eden bir inanç sistemi, bize işlenen günahın büyüklüğünün kabul gördüğünü de gösterir.

      Adem ve Havva yaratıldıklarında Aden’de rahat ve meşakkatsiz bir hayat sürecek olmasına rağmen Tanrı gibi olma isteği, bütün insanlığın cennetteki rahat yaşamdan mahrum kalmasına sebep olmuştur. Adem ve Havva’nın nefsani duygularla hareket etmeleri, Tanrı’nın onlara yaptığı uyarıyı unutmalarına ve dolayısıyla yılana kanmalarına sebep olmuştur. İnsanın içerisindeki duyguların en baskın olanının güçlü olma isteği olduğunu da görmekteyiz. Bu da insan için bir zaaf olarak karşımıza çıkar. Bu zaaf dünyada savaşlar, katliamlar, tahakküm ve zulmün de temelinde yatar. Üstünlük kurmak ve gücü kendi elinde tutmak için insan her türlü günahı işleyebilecek potansiyele sahip bir varlık olarak karşımıza çıkar.

     Lilith’in, “kadın-yılan” olarak karşımıza çıkan tasviri bir çok sanatçının eserinde yer almıştır. Lilith, Adem gibi topraktan yaratıldığından onunla eşit olduğunu ancak Adem bunu kabul etmediği için onu terk etmiştir.  Havva‘ya uzattığı elma ile günahın ilk adımı atılmış ve süreci başlatan Lilith’in, Adem’den intikam almak için günahı işlemesine sebep olduğu sonucu ortaya çıkar. Yılan yapılacak eylemin sonuçlarını bilerek ve Adem ve Havva’yı kandırarak, onların cennetten kovulmalarını sağlamış, bununla birlikte Lilith emeline ulaşmıştır.   

    Günahın işlenmesi ile birlikte cezanın ne olacağı, Tanrı’nın Adem’e “Mutlaka ölürsün.” demesi ile anlaşılmaktadır. Kovulduğu yer olan dünyada ölümü de yaşayacağının açıkça ispatıdır. Aynı zamanda sürgün edildiği dünyada kalıcı olmadığı sonucu da ortaya çıkar.

    Son olarak, günahın cezasını bütün insanlık çekmekte ve günahın cezasının ait olmadığı dünyada yaşamak olduğu gerçeğiyle baş başa kalmasıdır.

Abonelik
Bildir
guest
1 Yorum
Eskiler
Yeniler En çok oylananlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]