Varoluşçuluk, diğer adıyla egzistansiyalizm, Latince existiere yani ”zuhur etmek, olmak, ortaya çıkmak” fiillerinden türemiştir. Bilindiği gibi ”varoluş” ve ”var olmak” birbirinden farklı kavramlardır. Var olmak, bir durumu betimlerken varoluş ise bir süreçten söz eder. Hegel de yaşam ve varoluşu birbirinden ayırmıştır. Hegel’e göre yaşam, bir organizmanın bulunması durumu iken varoluş ise bir yaşam bilincidir.
Varoluşçuluğun ne olduğundan ve ilkelerinden söz etmeden önce, varoluşçuluğun tarihsel gelişiminden söz etmek daha doğru olacaktır. Varoluşçuluk düşüncesini tarihsel yönden ele aldığımızda “İnsan nedir?” sorusuna “İnsan kendini bilendir.” cevabını veren Sokrates’e kadar geriletmek mümkündür. Fakat temelleri Kierkegaard tarafından atılmıştır. Kierkegaard ilk olarak birey, öznel varoluş, karamsarlık, umutsuzluk gibi temaları işlediğinden varoluşçuluk akımının içeriğini; Edmund Husserl ise anlamlandırma ve betimlemeleriyle birlikte varoluşçuluğun biçimini oluşturmuştur. Fakat varoluş düşüncesi daha çok bilindiği üzere Jean-Paul Sartre tarafından 20. yy’ın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkmıştır.
Sartre 1933 yılında Martin Heidegger’in Varlık ve Zaman eserini okuduktan sonra üzerine kendi düşüncelerini eklemiş ve 1938 yılında Bulantı romanını yazmıştır. Bu romanla birlikte varoluşçuluk akımı diğer insanlar tarafından tanınmaya başlamıştır. Sartre, ”Varoluşçuluk Bir Hümanizmadır” adlı konferansında Fransa’nın sömürmüş olduğu Cezayir’in bağımsızlığını savunmaktadır ki bu yüzden kimi kesim tarafından vatan haini olarak ilan edilmiştir.
İnsanların ortak endişe ve kaygılarını dile getiren bu akım; edebiyat, sanat, ruhbilim, tiyatro, sinema, resim alanlarında kendini göstermiştir. Türkiye’ye dönüp baktığımızda ise varoluşçu eserlerin ilk çevirisini Behçet Necatigil’in yaptığını, bu akımdan etkilenen yazarların ise Oğuz Atay ve Yusuf Atılgan olduğunu görmekteyiz.
Varoluşçu düşünürlerin hepsi tek bir fikir etrafında toplanamamışlar ve ortak bir fikir birliğine varamamışlardır. Fakat yine de bir düşünceyi savunuyor olmaları ve ortada olmaları onların da varoluşçu olarak nitelendirilmesini engellemez. Peki varoluşçuluk neyi savunur?
Varoluş felsefesi, özü itibarıyla insanın varoluşunun anlamlandırılmasını ve insanın kendini gerçekleştirmeye yönelik yaptığı eylem ve olanakların bütününü ifade eder. Varoluşçuluğa göre ”varoluş özden önce gelir”. Canlı cansız tüm nesnelerin hem bir özü hem de bir varlığı vardır. Öz sürekli nitelikler, varlık ise o anda aktif olarak bulunmadan söz eder. Çoğu insan özün, varlıktan önce geldiğini savunur ki bunun kökenleri de dine dayanır.
Örnek vermek gerekirse bir ev yapmak istiyorsunuz. Bu evin özünü siz bu evi yapmadan önce verirsiniz. Nasıl bir şekli olacak? Ev olmaklığın tanımına giren nitelik ve özelliklere sahip olacak mı? Tüm bunları önce düşünür daha sonra varlığını inşa edersiniz. Yani bu durumda öz, varlıktan önce gelmiş olur. Fakat varoluşçuluğa göre insanlar özünü daha sonra oluşturur. Önce varlık gelir. Yani biz insanlar dünyaya fırlatılmışızdır ve hayat akışımızda yapacağımız seçimlerimiz, kararlarımız, yargılarımız bizim özümüzü oluşturur.
Varoluşçulukta bir diğer önemli nokta ise özgürlüktür. İnsanlar kendini gerçekleştirme, kendi varoluşunu sürdürme konusunda kendi seçimlerini kendi yapar, kararlarını kendi verir ve kendi özünü kendi oluştur. Bu seçimleri yapmakta insan özgürdür ve sorumluluk kendisine aittir. Yani hayatın anlam ve değerini yaratan bizleriz. Sartre’in deyimiyle, bizler seçimlerimiziz. İnsan hayatta yapmış olduğu etkinlik ve eylemlerin bütünüdür.
Sonuç olarak, aslında varoluşçular da Freud gibi insanın doğuştan eksik olduğunu ve ancak kendi gelişimlerini kendileri sahiplenerek ve sorumluluğunu üstlenerek, yaptıklarının sonuçlarını irdeleyerek ve düşünerek bir benliğe, bir varoluşa sahip olacaklarını savunur. Ve insana bir nesne gözüyle bakmayan yegâne akımlardan birisidir.
Kaynakça ve Okuma Önerileri
Çavuşoğlu, H. (2017). Genel Olarak Varoluşçuluğa Bakış ve Varoluşçuluk Çeşitleri. Journal Of Socıal And Humanıtıes Scıences Research. 4(12) : 772-780.
Dindar, B. (2014). J.P. Sartre’ın Varoluşçuluğunda Hürriyet Anlayışı. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2 (1): 72-94.
Gül, F. (2014). Varoluşçu Felsefenin Türk Düşünce Hayatındaki Yansımaları. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 18: 27-32.
Gündoğdu H. (2007). Varoluşçu Felsefelerdeki Bazı Ortak Özellikler. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi. 7: 95-131.
Sartre, J. P.(1985). Varoluşçuluk. (Bezirci A. çev.). İstanbul: Say Yayınları.