Basketbolun zirvesi şüphesiz olarak NBA’dir. Bu ligin işleyişi, amacı ve zaman içerisindeki gelişimi, globalleşme için attığı adımlar vs. gibi konular kesinlikle örnek alınması gereken ve Avrupa’da da entegre edilmesi gereken bir sistem. Basketbol var olduğu sürece ve bu sporun zirve noktasını izlemek isteyen herkes Euroleague yerine NBA’i daha çok takip etmelidir. Çünkü iki organizasyon arasında büyük bir uçurum var. Her ne kadar NBA’e son yıllarda damga vurmuş iki oyuncu olan Luka Doncić ve Nikola Jokić bu uçurumu biraz azaltmış olarak gösterse bile iki kıta arasındaki basketbol kalitesi farkı hâlâ fazla. Dolayısıyla ben de bir basketbolsever olarak yazılarımda daha çok NBA ağırlıklı konulardan bahsedeceğim. Bu yazıyı NBA finalinin 1. maçının oynanacağı gün kaleme alıyorum. Hem sezonun genel bir değerlendirmesi hem playoff’ların incelenmesi ve hem de final serisinde ne beklememiz gerektiğinden bahsedeceğim. NBA’de normal sezon yaklaşık iki ay önce sona erdi ve sezonun en değerli oyuncusu (MVP) üst üste ikinci sezonda da Denver Nuggets’ın süper starı Nikola Jokić seçildi. Şahsen ben bu ödülü Philadelphia 76ers’ın “Process” lideri olan Joel Embiid’in almasını daha uygun görüyordum. İstatistiksel olarak bakıldığında Jokić’in yaptıkları çok daha MVP kalibresine uygundu ancak Embiid’in de ondan pek geri kalır bir yanı yoktu. Özellikle de efsane pivot Shaq’ten beri ilk defa bir beş numaranın bu denli oyunu domine ettiğine şahit olduk. Nikola Jokić’i tam olarak beş numara olarak değerlendirmiyorum, bana kalırsa artık günümüz basketbolunda “pozisyonu olmayan oyuncu” kavramının şahika ismi Jokić’dir. Oyuna bambaşka bir boyut getirdiğini ve Stephen Curry’nin yarattığı üç sayı devriminden sonra Jokić de âdeta bir uzun oyuncu nasıl oynamalı devrimi yarattı. Bu ödülü geçen sezon da aldığını düşünürsek bence bu sene Joel Embiid MVP seçilmeliydi çünkü o da benzer bir etki yarattı. Yine de tüm bunlara rağmen bu iki harika basketbol sanatçısının tadını çıkarmamız gerektiğini söyleyebilirim. Umarım uzun yıllar keyifle izlemeye devam ederiz. Normal sezonu çok kısa bir değerlendirdiğimizde, Batı Konferansı’nda Los Angeles Lakers’ın yarattığı büyük hayal kırıklığı, Portland Trail Blazers’ta artık beklenen olgunun gerçekleşmesi yani kadronun dağılması, şampiyonluk adayı olan Los Angeles Clippers’ın sezonun büyük bölümünde en büyük iki yıldızından yoksun oynaması gibi faktörler sebebiyle beklenmeyen takımlar playoff potasına girebildi. San Antonio Spurs’un zayıf kadrosuyla bile play-in’e kalabilmesi, New Orleans Pelicans’ın CJ McCollum takasından sonra bir anda iddialı konuma gelip, play-in’de Clippers’ı eleyip normal sezonun en iyi derecesine sahip takımı olan Phoenix Suns’tan playoff ilk turunda iki maç kazanması gibi faktörlerin sebebi aslında başarılı olması beklenen bazı takımların sezon içerisinde yaşadığı parçalanmalar ve sorunlardı. Konferansın daha üst sıraları genelde beklenen şekilde gerçekleşti. Burada Memphis Grizzlies’e ve Ja Morant’e bir parantez açmak gerekir. Nasıl takım kimyası sağlanır, görev adamları ve mütevazı kadroyla nasıl başarılı olunurun harika bir örneğini ortaya koydular ve normal sezonu Batı’da 2. sırada bitirdiler. Doğu Konferansı’na geldiğimiz zaman ise ilk dört sıra genelde beklenilen şekilde gelişti. Brooklyn Nets’in sorunları, Cleveland Cavaliers’ın sezonun dörtte üçünü ilk dört ve civarında geçirip sonrasında kadrosunun yaş ortalaması itibarıyla beklenen düşüşü ama takdire şayan performansı ve geçen sezonun konferans finalisti Trae Young ve Atlanta Hawks’ın play-in potasına bile zor girebilmesi öne çıkan faktörler olarak göze çarptı. Playoff’larda ise Sixers’ın alışık olduğumuz hayal kırıklığını ikinci turda elenerek taraftarlarına tekrar yaşatması, Miami Heat’in Bubble performansını tekrar geri yakalayıp Konferans finaline iki sene sonra tekrar çıkması ve belki de en önemlisi Boston Celtics’in Brooklyn Nets gibi bir takımı ilk turda süpürerek yani 4-0 elememesi ve geçen sezonun şampiyonu Giannis Antetokounmpo önderliğindeki Milwaukee Bucks’ı belki de NBA klasikleri arasına geçen muhteşem bir seri sonucunda 7. maçla elemesi öne çıkan olaylardı. Batı Konferansı playoff’larına geldiğimizde ise Golden State Warriors’ın şampiyonluk hanedanlığında kurduğu o sinerjiyi Klay Thompson’ın da dönüşüyle tekrar yakalaması ve konferans finaline uzanması, taraflı tarafsız herkesin bir numaralı şampiyonluk adayı olan Phoenix Suns’ın Dallas Mavericks’e ve Luka Doncić’e kibar tabirlere 7. maçta evinde küçük düşürülerek farklı kaybetmesi gibi unsurlar dikkatleri çekti. Konferans finallerinde ise Batı’da beklendiği gibi Warriors, Mavericks’i çok rahat geçti ve ait olduğu yere yani NBA finallerine geri döndü. Burada belirtmek istediğim nokta ise Luka Doncić’in kariyeri boyunca birkaç defa daha Konferans finallerinde hatta NBA finallerinde oynayacağına olan inancım. Her ne kadar Warriors’a karşı özellikle de üçüncü maçtan itibaren doğal olarak yorgunluk belirtileri gösterip savunmada efor sarf etmekten kaçınsa da bu playoff’larda âdeta destan yazdığını ve takımını 2011 sonrası ilk defa bu noktaya âdeta tek başına çıkarttığını hatırlatmadan edemeyeceğim. Doğu’da ise zorlu geçen ve bir o kadar da garip bir serinin ardından Boston Celtics, Miami Heat’i yedinci maçta eleyerek bir nevi hem Heat’e karşı konferans finalinde takılma lanetini hem de 12 senedir böylesine büyük bir camianın NBA finaline çıkamama lanetini bozmuş oldu. Siz bu yazıyı okurken final serisi devam ediyor olacak ve 1-2 maç geride kalmış olacak. Yine de kısa bir değerlendirme yapacak olursam NBA’in âdeta rüya finali gerçekleşmiş oldu. Bunu söylememin sebebi, bir tarafta NBA’in son 10 yılına damga vurmuş olan Golden State Warriors, diğer taraftan da tartışmasız NBA tarihinin Lakers’la birlikte en büyük iki franchise’ından biri olan ama çeşitli sebeplerden dolayı son 36 senede sadece bir şampiyonluk kazanan Celtics karşılaşacak. Bu iki takım aynı zamanda diğer pek çok franchise’ın aksine draft ettikleri oyuncuları geliştirerek kurdukları şampiyonluk kadrolarıyla da övgüleri hak ediyor. Aynı zamanda ligin en iyi savunma takımı olan Celtics ve en iyi hücum takımı olan Warriors “en büyük sahne” de karşılaşacak. Merakla beklenen bu eşleşmenin tadını çıkarmak ise basketbolseverler için harika bir keyif olacaktır.
Abonelik
2 Yorumlar
Eskiler