Düşünmek istiyorum. Yargılamadan, kızmadan, küsmeden. Bir şeyler oluyor ve olan bu şeyler hayatımızda belli yankılara sebep oluyor. Duygularımızda, düşüncelerimizde, bedenimizde. Bu yankıları görmeye, hissetmeye, düşünmeye kaçımızın cesareti var? Kaçımız kızmadan, küsmeden, yorumlamadan sadece kucak açıyoruz yaşadığımız şeylere? Sadece düşünmek istiyorum, hissetmek istiyorum. Yok saymaya mecalim yok artık. Olan o şeyler olmamışçasına hissizleşmeye gönlüm razı değil. Zaten her türlü kötü hissetmiyor muyum? Bu kaçma arzusu niye? Yok saymayı kim öğretti bize? Yaşadığımız şeylerin yükünden kaçmak daha fazla yük altına girmek demek aslında. Her bir kaçışta daha çok ağırlaşmıyor mu insan?
Düşünmek istiyorum. Yargılamadan, kızmadan, küsmeden. En doğal hakkım bu benim. Bu hakkı kim aldı elimden? Görmezden gelerek güçlü kalabileceğim yalanına kim inandırdı beni? Güçlü olmak, dağ gibi durmak değil. Güçlü olmak duygularımıza, düşüncelerimize arkamızı dönmek değil. Güçlü olmak ağlamamak değil. Güçlü olmak bağıra çağıra ağlayarak eteğimizdeki taşları her bir gözyaşımızla serbest bırakmamız aslında. Bazı şeyleri kabul etmesi zor biliyorum. Sindirmek, hazmetmek ya da adına her ne derseniz işte, zor biliyorum. Her insan kendi yaptığı hatanın bedelini ödese sorun kalmazdı aslında. Fakat adalet terazisi böyle işlemiyor. Hata yapandan çok hata yapılan kişi bedel ödüyor. Aldatanın değil en çok aldatılanın canı yanıyor. Neden yapmadığımız hataların bedelini biz ödüyoruz? Karma ya da ilahi adalet adı her ne ise gerçekten insanlara hak ettiğini verme konusunda adil davranıyor mu? Adalet nasıl tecelli eder bilmiyorum ama bildiğim tek şey sadece hissetmek ve düşünmek istediğim ve artık bu hakkımı elimden kimsenin almasına izin vermeyeceğim.
Hissettiğimiz ve düşündüğümüz şeyleri sürekli kontrol etme ihtiyacı duymak bir hastalık bana göre. “Bunu hissettim, acaba neden hissettim? Şu yüzden mi hissettim? Bu aklımdan geçti ama ne yüzden geçti?” Sürekli bunların hesabını yapmak, insanın bütün beyin hücrelerini kitliyor sanki. Bu kontrol etme dürtüsü ile ne kadar kaliteli bir hayat yaşayabilir ki insan? Yaşadığı hayatı ve kendini ne kadar sevebilir? Her şeye bu kadar sorgulayıcı ve şüpheci yaklaştığında kendini nasıl güvende hissedebilir? Dizginleri elden bırakmaya razı olmadan olmayacak bu iş. Kendimize hesapsız kitapsız düşünme ve hissetme hakkını tanımadan güvende hissetmeyeceğiz kendimizi. Evet, doğru okudunuz. Düşüncelerimizi ve hislerimizi yok sayarak değil aslında onları görerek, onları kabul ederek ve onların aslında düşmanımız olmadıklarını fark ederek güvende hissedeceğiz kendimizi. Bu hayata bir kere geldik ve bana kalırsa her şeyden önce güvende hissetmeye ihtiyacımız var. Çünkü güven duygusu olmadan her şey eksik, her şey yarım. İşte bu yüzden düşünmek istiyorum. İşte bu yüzden güvende hissetmek istiyorum. O zaman hepimize, hesapsız kitapsız düşünebildiğimiz ve kendimizi güvende hissedebildiğimiz günler diliyorum.