Bazen kontrol edemediğimiz düşüncelerimiz olduğunu fark ederiz hâlbuki kontrol edememekten ziyade insanın kırıklıklarının izi düşüncelere yansır. Düzeldiğini düşündüğümüz birçok şey farkında olmasak bile aslında hayatımıza işlemiştir. Ufak bir açıkta bile eski kırıkların izi düşüncelerin izine dönüşür. Örneğin dışarıdan basit görünen bir mevzu size zor gözükebilir, kendi içinizde bu sorunu düşünmekten kendinizi alıkoyamıyor olabilirsiniz. Ve işte o zaman kendini sorgulamaya başlar insan olay bu kadar normal ise neden kendi içimde bu denli zor, büyük ve karışık… Aslında kime göre sorunun derecesine karar verebiliyoruz ki ? Sizin için büyük bir sorunun olması demek ki içinizde hâlâ bulunan izlerin dışarı taşmasıdır, işte burada başlıyor insanın insana hassasiyetle yaklaşması empati kurması ve kırıklıkları ile kabullenmesi. Psikoloji hayatımızda görüp görebileceğimiz en derin ve anlaşılması zor bir özellik iken sorunlara karşı nasıl derecelendirebiliriz ki? Bence bir insanı tepkilerinden ötürü yargılamadan önce kesinlikle içinde olabilecek izleri düşünmek gerekir. Empati kurmak. Zor değil bir insanı anlayarak konuşmak, anlayarak yaklaşmak veya empati kurmak. Toplumsal olarak olması gereken davranışların bu kadar zor hale getirilmesi de çok tuhaf değil mi? Kırmaktan korkmak… Olması gereken bu, zor değil veya olağanüstü şeyler değil bunlar, herkesin yapabileceği davranışları düşünerek yapmaktır. Farid Farjad’dan aldığım bir alıntı güzel özetliyor bu mevzuyu:
“Sevmek, sıra dışı ya da kahramanca şeyler yapmak değil;
sıradan şeyleri hassasiyetle yapmaktır.”
Zor görmeyin, duygularınızı saklamayın, içinizden geleni hassasiyetle söyleyin, hayat kısa inanın pişman olmaktan iyidir korkusuzca ifadelerinizi söylemek. Veya pişman olmaktan iyidir empati kurup naif davranışlarda bulunmak. Yargılamayın kimseyi, anlamaya çalışın. Bir olaya karşı tepki vermeden önce düşünün. Ne demişler 2 dinle 1 konuş. Siz 3 düşünün 2 dinleyin 1 konuşun. Bir şey olmaz bir şeylerden kaybetmezsiniz tam tersine kazanırsınız. Olduğu gibi kabullenmeyi öğrenmek de dahil bu mevzuya. İnsan kendini kabullenmeli sonra sevdiklerini sonra da insanları. Bu yanlışları kabullenmek değil, yanlışlar düzeltilir. Bu kendinizi ve insanları olağan yaşanmışlıklar doğrultusunda olan kafa yapısı ve kalbi ile kabul etmektir. Hatalarınızı sevip gelecek için umut beslemektir. Yaşadığınız olumsuzluklar doğrultusunda geleceği karalamak değildir. Veya geçmişte takılı kalıp zamanını yaşamamak değildir. Geçmişte silinmeyecek izler taşır insan, hüznünü yaşar lakin bunu baki kılmak kendine yazık etmek değil midir? Gülümsemek… Gülümsemek de empati kurmak kadar zor değildir. Gülümsemekten de çekinmeyin. Ne demiş Peyami Safa:
“Kaderinin şoförü sensin.
Emin ol.
Onu dram istikametinde sürme.
Biraz gül, yahu!
Vallahi değmez bu dünya.”
Ve kısaca hassasiyet… Sevmek hassasiyetle yaklaşmaktır… Kendinize hassasiyetle yaklaşın sonra sevdiklerinize sonra da insanlara…
Abonelik
0 Yorumlar