Sabah korku filminden fırlamış gibi değil de güzel bir şekilde uyanmak, anca dizilerde olur o iş, doğru. Ama şu battaniyeye sarılı, bir yandan kahve içip kitap okumak olayı hikaye değil… Şahsen benim en sevdiğim aktivite… Çoğunlukla kendimi dışarıyı seyretmeye verdiğim için yarım saat sonra bir dikişte bitirdiğim soğuk bir kahve ve okunmamış bir kitapla baş başa kalmam kaçınılmaz oluyor. Kışın artık havaların yağmurdan bihaber olduğu dönemleri geldiğinde rüzgar yolda yürüyeni tokatlarmış gibi bir şeye dönüşür. Bunun peşine kar geleceğini bilirsiniz. Yaşadığım şehre henüz kar uğramadı ve ben kara bayılırım! Yağsa da kendimi içine atsam keşke… Gerçi kar yağmayı bıraktığında ve günler sonra yerler sadece buz olduğunda, neyse bu kadar yeterli deyip yazı özlediğimiz de yanlış değil… Yine de halen beyazın saflığı kendini gösterirken buzda kayan insanların komik halleriyle süslenen görüntüler de izlenesi oluyor… Yani, kötü bir amaçla söylemiyorum… Şahsen ben buzda kayıp düşsem, önce kendim gülerim. Daha az rezillik hissi veriyor…
Tam da şu anlarda, yazı masamın hemen yanında bulunan camın perdesini aralayıp duruyorum… Gökyüzü bembeyaz, zaten bugünlerde her an kar da yağabilir… Kar yağışını izlemeyi hep sevmişimdir… Bana bundan çok da eski olmayan, 7-8 sene kadar öncesindeki zamanları anımsatır… Sobanın cızırtısını, annemin ”Bakıp durma, bakmazsan yağar.” gibi saçma metaforuna inanmamı, balkonumuza ertesi gün kar dolduğunda içinde yatmamı… Şimdi soba mı var! Ah olsaydı da arkasına kıvrılsaydım keşke. Veyahut çoraplarımı ısıtır, sıcacık giyerdim… Babam rastgele doğa güzelliklerinin geçtiği bir kanal açardı, arkada bir şarkı çalardı. Her güzel şeyin bir kusuru olur tabii, böyle düşünmek ne hoş… Ama çok uğraşı var bu sobanın, hele evde küçük çocuk var ise olacak iş değil! Ben 4 yaşlarındayken bir gün evde kumandayı bulamamışlar. Yine o zamanki televizyon hani şu açılırken karıncalanan televizyonlar vardı ya, altında tuşları olan… Onlardandı da değişiyorlardı kanalları… Annem akşama doğru kömürü değişirken kumandayı bulmuş… Sobaya atmışım kumandayı!
Çok genel bir yazı gibi duruyor, neticede ilham kaynağım kardır… Ve şimdi kar tweet’lerine hasretle bakarken içim heyecanla kaplı, şuradan bir kar yağdığını görsem şükür namazı kılacağım! Yılın bu dönemlerinde, karın en son uğradığı şehirlerden birinde iken, -ya da öyle midir bilmiyorum ama tüm yurtta kar yağışı etkili dendikten iki gün sonra yağar buralara anca.- beklediğim saatlerde yazı yazmayı seviyorum… Norveç’te olsam şu an keşke! Kar yağarken kuzey ışıklarını seyretmenin huzurunu bilir misiniz? Ben de bilmiyorum ama fotoğrafları bile insanın içine bir saflık, bir huzur getirmiyor değil… Baksanıza şuraya, haksız mıyım!