K. yanıma oturdu ve küçük bir kâğıt parçası gösterdi. Üzeri rengarenkti. Sirk çadırı, lamba ve halka resimlerinin fonda bulunduğu tek kişilik bir biletti bu. Mahallemize gelecek ünlü sirk gösterisi için. Bunu, dün işten eve giderken yerde buldum. Beraber gidebiliriz, dedi K. Nasıl olur, tek kişiliktir yazıyor. Ayrıca bu bileti kullanamayız. Bize ait değil, bulduğun yere bırakman gerekir, dedim. Bir şey olmaz bir tane daha alır ikimiz gideriz, dedi. Gün sonuna kadar bu konu hakkında konuştuk. S. de benim düşündüğüm gibi düşünüyordu. Evlerimize dağıldığımızda her birimizin aklında bu konu vardı. Tüm gece bunu düşünmüştük üçümüz de.
Ertesi günün sabahı K. geldi. Bugün okuldan sonra ikinci bileti alacağım, dedi. S, tarafımızca dışlanıyordu âdeta. Ben onun da bizimle gelmesini istiyordum. K.’ye ne olmuştu da bu zamana kadar beraber eğlendiğimiz kişiyi şimdi istemiyordu yanımızda.
İki gündür okula gelmiyordu S.. Gösteri günü, okul çıkışı sirkin kurulduğu meydana gittik. Herkeste tatlı bir telaş vardı. Şimdiye değin belki de bu mahallede böyle bir etkinlik görülmemişti. Birbirinden atletik insanlar. Çeşitli hareketleri hatasız yapan hayvanlar. Tehlikeli alevlerle gösteriler yapan kadınlar. En güzeli de elinde bulunan neredeyse ne varsa hükmedercesine döndüren adamlar. Hayranlıkla izliyorduk kendisini. Basit bir top bile nasıl bu hâllerde oynanabilirdi. Lobutlara çocuk oyuncağıymışçasına manevra veriyordu. Hem K. hem ben bir an ayırmamıştık dikkatimizi o adamdan.
Ne gösteriydi ama, hele o top döndüren adam çok yetenekliydi, dedi K.. Keşke biz de onun gibi olabilsek, diye ekledim ben de. Çıkış kapısına doğru yaklaşırken insanların sırayla bir şeyler aldığını gördüm. Sıra bize de geliyordu. Ulaşmıştık kapıya. Uzun beyaz saçları karışmış, sakalları dökülmeye başlamış bir adam sessizce bir broşür dağıtıyordu. Jonglörlük kursumuza gelmek istemez misiniz? yazıyordu broşürün üstünde. Toplar, lobutlar ve sirkte hayranlıkla izlediğimiz o adam vardı orada. Jonglördü demek o adam. K. ile birbirimize baktık. Bir yolunu bulup gitmeliydik bu kursa.
Ertesi gün K. “Ben çalışır kurs için gerekli ücreti toplarım, beraber gideriz.” dedi. Şok olmuştum. Böyle bir teklifi beklemiyordum. Elimden gelse ben de çalışmak isterdim ama ebeveynlerim tamamen karşıydı buna. Aynı sebeple de kursa gizlice gitmeyi planlıyordum imkân olursa.
Hafta içi her gün okuldan sonra kurs eğitimi almaya gidiyorduk. Elvis öğretmen bizimle çok ilgileniyor, gelişmemiz için ne gerekiyorsa yapıyordu. Kursun başladığı günler ilgi yoğun olsa da şimdilerde neredeyse K. ve ben gidiyorduk. S. tamamen kopmuştu bizden. Etkinlikten sonra da okulda göremez olduk kendisini. Şu anda gayet iyi birer jonglörüz. Usta Elvis sayesinde tüm hayatımızı üzerine kurduğumuz bir işimiz vardı. Birçok farklı kente gösterilere gidiyorduk. Farklı etkinlikler, farklı tepkiler alıyorduk. Her gösterimizden sonra Usta Elvis’i anıyor, onu unutturmamaya çalışıyorduk.
Bir gün aklıma, daha önce yapılmamış bir gösteri fikri geldi. Hemen provamı bırakıp K.’nin yanına gitmek için yola çıktım. Fikrimi unutmamak için durmadan tekrar ediyor, en basit görülen kısımları bile es geçmiyordum. Artık evine az kalmıştı. Tüm oyunu tekrar tekrar kontrol ediyordum. Bahçe kapısından girdim ve ev kapısının aralık olduğunu gördüm. K.’nin yapacağı bir işe benzemiyordu. Telaşlanmıştım. Umarım başına bir sıkıntı gelmemiştir, diye düşündüm. Kapıyı araladım ve iç kısımda çok tanıdık bir ayakkabı gördüm.
Bu olaydan sonra K. en büyük düşmanımdı. O günden sonra hiçbir ortak aramadım. Gösterilerime ferdi olarak çıktım. İlerleyen zamanlarda gitgide zorlanmaya başladım ve bir asistana ihtiyaç duydum. İlanlar dağıttım, ahaliye duyurdum. Aradan geçen bir ay sonra kapım çaldı. Yine bir asistan olmalıydı. Diğerleri gibi olmamasını temenni ediyordum kapıma gidene kadar. Sağlıklı, soğukkanlı ve cesur olmalıydı en başta.
Peki Bay Fred burada anlatılanlardan sonra ne oldu?
O kapıyı çalan kişi bendim. Üç kişilik arkadaş grubunun dışlanan üyesi olarak ben. Usta Alvin beni hep sevmişti. İlanını duyduğum an onun yanına gittim. Bana olan güvenine burada karşılık vermeliydim. Beni tanımasa da ben onu gayet iyi tanıyordum. Hâlâ aynıydı hareketleri. Tepkileri hiç değişmemişti. Usta Alvin’in bilmediği bir şey daha vardı. Hâlâ devam etmekte olan asistanlığım. Bu asistanlığımı da Usta Kelvin’in yanında yapıyordum. İki büyük usta, iki farklı asistandı herkesin gördüğü. Usta Alvin, Usta Kelvin, Asistan Fred ve Asistan Freddy idi görülen. Gerçekte ise Usta Alvin, Usta Kelvin ve Simon vardı. Bir hafta Usta A.’nın yanında çalışır ona yardım ederdim. Diğer hafta Usta K.’nin yanına giderdim.
Bir gün Usta K.’yi çok sinirli bir hâlde gördüm. Tüm halk Usta A. için övgüler yağdırıyor, sevgi gösterileri yapıyordu. Onun şovu en büyük şov olarak görülmüş, yaptığı hareketin üstüne hareket görülmemişti. Usta K., Usta A.’nın neler yaptığını bana sormuştu. Ben de başkalarından duymuş gibi yaparak anlattım. Bu sefer onun üstünde bir gösteri yapmak için harekete geçti. Gözü dönmüşçesine hareketler yapıyor, sadece bir hafta sonrasına hazır olacak şekilde karşılık vermek adına bir oyun hazırlıyordu.
Usta K. her zaman böyleydi. Hırslı ve kıskanç. Arkadaşının eşini de belki de bu yüzden elinden almıştı Usta K. Artık dönülmez bir yola girmişti iki usta. Her hafta bir başka oyun, birbirinden iddialı hamleler görüyorduk. Usta A. tüm hamlelerini alt üst ediyordu Usta K.’nin. Bunun sebebi ise bendim. Usta Kelvin’den gördüğüm tüm hamleleri Usta Alvin’e iletiyordum.
Tüm hamlelerine karşılık bulan Usta K. artık dayanamıyordu. Nasıl olurdu bütün bunlar? Anlam veremiyordu. Kıskançlık damarı patlıyordu. En zor yerlere çıkmış, kullanması en güç ekipmanlarla gösteri yapmıştı. Usta A. bunların üstüne koymayı nasıl beceriyordu? Artık elinden gelen tek şey vardı. Çok basitti. Az bir ekipmanla yapacaktı son şovunu.
Bir perşembe günü evinin önünde kırmızı oklar gördük. Evini işaret eden kırmızı kocaman oklar. Eve yöneldiğimizde açık olan kapıyı fark ettik. Yapmazdı böyle Usta K. Neler oluyordu böyle? Orada bulunanlar olarak girdik içeriye. Masanın üzerinde bulunan bir zarf fark ettik kendini asmış olan Usta K.’nin cesedini gördükten sonra. Zarfa yöneldim soğukkanlılıkla. İçindeki kâğıdı çıkardım. Kıskançlığım ve hırsım yetmedi onu yenmeye, yazıyordu kâğıtta.
Usta K.’nin intihar haberi çok hızlı yayılmıştı kentte. Şokumu atlattıktan sonra Usta A.’nın evine doğru yola çıktım. Olanları ona anlatmaya, şimdi ne yapacağımızı sormaya gidiyordum. Kapıyı tıklatmak için elimi kaldırdım. İçeriden bir ses duyuldu. Sanki bir düşme sesiydi bu. Kapıyı tıklattığım anda içeri doğru açılmıştı kapı. İttirdim ve içeri girdim. Gördüğüm manzara karşısında şok olmuştum. Yine aynı manzarayı görüyordum. Sallanması bitmemiş, taze bir ceset karşımdaydı.
‘‘O ve onun rekabeti olmadan ben bir hiçim. Onun daha iyi olmasıyla ben daha iyi oluyordum. O ne kadar çalışırsa bi’ tık daha fazla çalışarak onu geçiyordum. Onun sayesinde buralara geldim. Elveda dünya. Bunca ikramın için teşekkürler dünya. Elveda.’’