Çıkar şu ağzındaki baklayı!
Günlük yaşantımızda sıkça kullandığımız, dilimizden düşürmediğimiz söylemlerin aslında nerelerden geldiklerini biliyor muyuz? Deyimi kullanmadan önce hikayesini okumak ,emin olun ki, size de çok iyi gelecektir.
Deyim; gerçek anlamı dışında kullanılan, bir ya da birkaç kelimelik, yazıya-konuşmaya zenginlik katan söylemlerdir. Dilimizin zenginliğidir aynı zamanda. Ele almış olduğumuz ağzındaki baklayı çıkarmak deyimi ise söylemek isteyip söyleyemediğimiz, içimizde tutmaktan bıktığımız şeyleri sonunda söyleyebilmek demektir. Bu bir sır, bir şikayet ya da herhangi bir şey olabilir. O anki duruma göre farklılık gösterecektir.
Peki, gelelim bu deyimin oluşum hikayesine
Çok eskilerden bir vakit ağzına geleni tutamayan, kırılır, darılır diye düşünmeyen, küfretmeden duramayan bir adam yaşarmış. Yine bir gün çarşıda dolaşıp alışveriş yaparken birkaç esnafa ağzına geleni söylemiş ve onları sinirlendirmiş. Alışıkmış zaten böyle durumlara. Başına bela alıp dururmuş ama bu sefer bir çözüm bulmak istemiş. Her ne kadar seveni olmasa da onu seven bir hoca varmış. Adamımız da bu hocayı pek severmiş. Hemen onun yanına gitmiş ve anlatmış durumu. “Hocam ne olur bana bir çare bulun, küfretmeden duramıyorum.” demiş. Hoca düşünmüş taşınmış. Sonunda aklına bir fikir gelmiş. “Evladım, sen buraya kadar gelip yardım istedin. Ben de sana çareni buldum. Bu baklayı ağzına atmalısın. Uyumadığın sürece çıkarma onu ağzından. Ne zaman ağzına geleni söyleyivermek istersen bu bakla diline değdiğinde duracak ve küfretmekten vazgeçtiğini hatırlayacaksın.” demiş. Adam hemen atmış ağzına baklayı. Aradan günler, haftalar geçmiş ve adam o günden beri küfür etmiyormuş. Yine bir gün hocayla çarşıda dolaşıyorlarmış. Birden yağmur bastırmış, herkes bulduğu kuruluğa saklanmış. Adam ve hoca da saklanacaklarmış ama balkondan bir hanımefendi onlardan biraz beklemelerini rica etmiş. Hoca kimseyi kıramazmış o yüzden bu hanımefendiyi de kırmamış, başlamışlar beklemeye. Bekliyorlarmış beklemesine ama yağmur acımasızca ıslatıyormuş onları. Hanımefendi de ara sıra balkondan kafasını uzatıp az kaldığını ve beklemelerini söylüyormuş. İkisi de sinirlenmeye başlamış ancak mecbur bekliyorlarmış. Biraz daha bekledikten sonra hanımefendi teşekkür edip gidebileceklerini söylemiş. Artık sırılsıklam olan ikili şaşırmış bu duruma. “Neden beklettin bizi bu kadar hanım kızım?” diye sormuş hoca. Hanımefendi de demez mi “Hocam tavuklarım kuluçkadalar. Tavuklar kuluçkadayken sarıklı birine tepeden bakılırsa yumurtalar da tepeli olur ve horoz çıkarmış.” diye. Hocanın da, küfürbaz adamın da sabrı artık sınıra ulaşmış. “Evladım çıkar şu ağzındaki baklayı!” demiş hoca. Adam da başlamış ağzına geleni söylemeye…
O gün bu gündür ne zaman birilerinin bir şeyleri söylemesini, kendini tutmamasını belirtmek istesek ağzındaki baklayı çıkarmasını söyleriz. Umarım bundan sonra bu deyimi duyduğunuzda ya da kullandığınızda yüzünüzde minik bir tebessüm oluşur ve bu rivayeti hatırlarsınız.