Çocukken kollarınızda, bacaklarınızda morluklar var mıydı? (Evet dediğinizi duyar gibiyim.)
Peki o morluklara bir isim vermek isteseydiniz, o isim ne olurdu? (Belki yorumlara yazarsınız.)
Küçük Prens’i okuyup da sevdiyseniz karşınızda aynı tatta bir kitapla bulunuyorum: Kumkurdu.
İsveçli yazar Asa Lind‘in kaleminden… Alanımın felsefe olmasından kaynaklı bu tip kitapları çok severim ama bu defa bu kitap ebeveynlik tecrübelerim açısından da çokça sarstı beni. Kendi çocukluğum… Çocukluğumun unuttuğum yönleri… Ve her şeyden öte artık kalıpların içinde sıkışmış yavan düşüncelerim… 6 yaşındaki oğlumla yaşadığımız diyalogların bir kısmı… Hepsi gözümün önünden geçti. Kitabı okudukça hepsinden birer tokat yedim.
Tamam tamam artık kitaba geçiyorum:
Zackarina ailesi ile birlikte bir sahil kasabasında, denize yakın bir evde yaşamaktadır. Evin tek çocuğudur. Bir gün sahile indiğinde bir çukur kazar ve çukurun içinde Kumkurdu belirir. Zackarina ile çok tatlı bir sohbet üzerine tanışıkları başlar.
Kumkurdu her şeyi bildiğini söyleyen bir bilge kurttur. Zackarina ise meraklı bir çocuk… (Çocuklar da zaten merakları ve sorularıyla birer filozof değil midir?) Zackarina yetişkinleri, hayatı anlamaya çalışan bir çocuktur. Ailesi günlük tempolarının içinde kaybolurken Zackarina soluğu Kumkurdu’nun yanında almaktadır.
Eeee! Bu kitapta cezbedici şey ne? Çocuğun hayalî arkadaşı Kumkurdu’nun yanına gitmesi mi?
Hayır! Diyalogları!
Öyle felsefi, öyle yaratıcı, öyle çocuksu düşünceyi hatırlatan diyaloglar var ki! Kitap boyunca cezbeden en belirleyici nokta bu.
Sizinle kitabın arka kapağındaki yazıyı paylaşmayı isterim:
“Evren her şeydir.” dedi Kumkurdu. “Var olan her şey! Burada ve şimdi, o zaman ve orada. Aydınlık ve karanlık, galaksiler ve yıldızlar, gezegenler, kuyrukluyıldızlar, trampetler ve kartallar ve ayılar ve bazen bir pantolonun cebinde duran tozlu, kırmızı şekerlemeler.”
“Benim biraz önce yuttuğumdan mı?” diye sordu Zackarina. “O da mı evrenin bir parçasıydı?”
“Elbette!” dedi Kumkurdu. ” O da evrenin bir parçasıydı. Sen de Zackarina, sen de evrenin bir parçasısısın.”
Kitabı alır da okursunuz diye diyaloglara ve detaya çok girmek istemiyorum aslında. Ama başlangıçta bir soru sormuştum size. Onunla ilgili bir kesit paylaşmak isterim:
“Kumkurdu’na rengarenk bacağını gösterdi ve anlatmaya başladı. En büyük leke, iyice hızlanan salıncaktan atladığında olmuştu, yeşil olanı bisikletle komşunun kedisiyle yarışırken.
“Ya da” dedi Zackarina. “Odunluğun çatısına tırmandığımda olmuştur.”
“Ya şu küçük olan?” dedi Kumkurdu.
“O mu?” dedi Zackarina. “Uçan halıyla uçarken oldu.”
Kumkurdu başını salladı. “Şimdi anlıyorum” dedi. “Mor leke tehlikeli bir şey yaptıktan sonra alınan bir çeşit madalya, öyle değil mi?”
Madalya? Zackarina şöyle bir gerindi. “Evet, öyle.” dedi. “Bir çeşit kahramanlık madalyası.”
(Alıntı: Kumkurdu syf: 31, Asa Lind, Pegasus Yayınevi)
Çocukluğunda ve hâlâ topladığı tüm Kahramanlık Madalyası sahiplerine… Evrenin bir parçası olan hepimize…
Peki ya Kumkurdu gerçekse?