Çocuk neydi? Saf ve masumiyet, temiz bir sayfa demekti. Kirlenmemiş, içinden kötülük geçmeyen ve kin gütmeyen bir masumiyetti. Onu en doğru yere koyarsanız yapabileceklerinin sınırı yoktur. Ona kötülüğü öğretirseniz kötülük yapar. İyiliği anlatırsanız da iyilik yapar. Çocuk ham bir maddeydi, ona müdahale edildiğinde şekil alırdı yoksa ıssız bir adaya koyulan bir çocuk da büyümeyi ve kendi kendine öğrenmeyi biliyordu.
Çocukların kendilerine uygun dilleri var. İstemezlerse ağlarlar, memnun olurlarsa sarılırlar. İçerisinde yer alan kalplerinin eşsiz bir güzellikleri var. Biz yetişkinlerin göremediklerini görme konusunda eğitimlidirler ve bu eğitim onlara tanrının bir lütfudur. Saklambaç oynarken, top oynarken birbirlerine merhamet ederler. Kimse birbirinden ayrı kalmasın isterler.
Yağmur yağdığı zaman onlara düşkünlükleri var. Çok düşünmezler, kafaya takmazlar, hayatı olduğu gibi yaşamayı severler. İnternette çocuklarla ilgili çok şey yazıyor. Onları nasıl yetiştirme konusunda bilgi sahibi olmak için yeni anne ve baba olacak bilinçli bireylerin bunlara dikkat etmesi gerektiğini ve sürekli araştırmalar yapmalarını tavsiye ederim. Çocuğun, çocukluğunu bıraktığı yaşlarda pişmanlık duymaması için iyi eğitilmiş anne ve babaların ellerinde büyümelerini isterim. Her şeyden önce çocukların kendilerini sevmelerini isterim. Sevgi, kulağa yalnızca bir sözcük olarak gelebilir ama altında bütün nesli etkisi altına alabilecek bir gücü barındırıyor.
Bir çocuğu gerçek kılabilecek şey annesidir. Onu doğuran, emziren ve henüz anne karnında ona bir şeyler öğretmeye başlayan annenin görevleri çok özel ve ağırdır. Bu dünya fazla adaletsiz, dünyayı daha iyi bir yer hâline getirebilmek için iyi yetişmiş bireyler olması gerekiyor. Anneyi de elbette taştan çıkarmıyoruz ama bir karar veriliyorsa buna uygun hareket etmek zorundalar. Çocuk doğurmak bir tercihtir, çocuğu iyi yetiştirmek ise bir zorunluluk.
Bir çocuğun tercihleri, onu sahip olduğu bir dünyaya koyacak ve bu dünyayı şekillendirmekte yardımcı olacak. Sanatı seçecek ve renkler arasında bir başka hayatın içinde geçinecek, adaleti seçecek ve sonuna kadar sulh ve gerçeklik için savaşacak, ön yargıları yıkacak, hastaları iyileştirecek, güçlü kelimeleri bir zincire bağlayıp onlardan dizeler oluşturacak, evler inşa edecek, planlamalar ve projeler tasarlayacak… Çocuklar büyüyecek, dünyanın bireysel durdurma tuşu yok ki sonsuza kadar o yaşta kalabilmenin hayalini yaşatabileceğimiz. Bizi biz yapan, zamana meydan okumamız.
Mevsimler geçtikçe ve her yeni bir günde birbirini tekrarlamayan işler yaptığımızda büyüdüğümüzü anlıyoruz. İnsanların seslerini kıstığımızda, her şeyi kafamıza takmayarak başka şeylerle meşgul olduğumuzda olgunlaştığımızı anlıyoruz. Bizim içimizde kalan çocukları kalbimizin derinlerine gömdüğümüzde olması gerekenin bu olduğunu düşünüyoruz. Hiçbir şey için geç değil fakat her şey için geç.
Çocukların hayallerine ulaşabileceğim merdivenler olsaydı, tırmanırdım. Pencerenin içinden neler olduğuna bakar, onların neler düşündüğünü anlamlandırırdım. Mavi gökyüzünün altında ellerinde balonla koşturuyorlar. Arkalarında onları bekleyen köklü bir geleceğin olduğundan habersizler ama yine de neşelerini hiç kaybetmiyorlar.
Bir kadın vardı. Çok gülerdi. Gülüşü sinir bozucuydu ama dünyadan soyutlanmak istercesine gülerdi, bu kendisi için açtığı bir kapının anahtarı gibiydi. Baskı altında mısın, gül; acı mı çekiyorsun, gül; komik mi buldun, gül. Her şeye gülerdi ama yıllar geçtiğinde bu kadın artık saklanmaktan yorulmuştu. Gülmüyor, tebessüm ediyordu. En acı verici olanlar, içeride saklanan tebessümler olurdu. İşte şimdi gerçek benliği ortaya çıktığında ortada gülünecek bir durumun olmadığı görülüyordu. Oysaki gerçek kahkahalar çocukların bizlere sunduğu kahkahalardır. Onlar tamamen gerçeklerdir, sahteliğe yer vermezler.
Çocuklar seninle ağlarlar, sen üzüldüğünde üzülürler. Kalpleri bir mevsimi içlerine sığdıracak kadar büyüktür. Kötüyü de içeri alırlar, iyiyi de.
Yağmur damlaları gökyüzünden düşerken kimi ıslatacağını seçmez ama çocuklar bu yağmuru kucakladığında onlara en güzel anları yaşatırlar. Yağmurluklarını giyerek oradan oraya sıçrarlar, ayaklarında savurdukları yağmur sularıyla eğlenirler. Islanmayı, hasta olabileceklerini düşünmeden yalnızca eğlenmek isterler. Onlarca şair ve yazar, kitaplarında çocuk olmak istediğinden bahseder. Masumiyet kurmak, cıvıl cıvıl kalmak ve sağlıklı olmak istediğini söyler. Herkes çocuk olur ama çocukluk herkese verilmez. İçinde kalan masumiyeti kaybetmemek, saflığı dengelemek her yetişkinin yapabileceği bir şey değildir.
Depresyondan kurtulmak için hastalara çocuklarla vakit geçirmeleri önerilir. Onları dinlemeleri tavsiye edilir. Hayatları kısa olduğu için dertleri pek yoktur, zaten çocuklar güçlü varlıklardır, acıyı savurabilirler. Onlara bağırmayın, çok sevin ve sevmeyi öğretin. Şiddetten uzak tutun, nazikçe yaklaşmayı nahifçe sevmeyi öğretin. Topraktaki bitkilerin büyümesini izletin, her gün yeni şeyler gösterin. Güçlü kalmayı, her şeyin üstesinden önce kendilerinin gelmesi gerektiğini anlatın. Onları güçlü ve kaliteli bireyler olarak yetiştirin. Hayvan sevgisini, insan sevgisini, doğa sevgisini aşılayın. Değer vermeyi, kültüre sahip çıkmayı, vatan sevgisini anlatın. Tüm güzellikleri önlerine serin ki bu güzellikleri sahiplenmeyi öğrensinler. Çirkinlikleri güzelleştirmeyi, kötüyü iyiye dönüştürmeyi bilsinler. Çok okumayı öğretin, yeni şeyler başardığında onları tebrik edin çünkü bir yetişkin bile övgüyle güç kazanıyorsa çocukların bunlardan kaçamadığını düşünerek hareket edin. Gece yatarken saçlarını okşayın, onları sevdiğinizi gösterin. Sevgiyi göstermekten çekinmeyin.
Bunları bilmek için filozof olmaya gerek yok. Bir çocukla onun anlaşabileceği dilden konuşun yani masumiyeti hedef alın.
Sevgisiz büyüyen toplumda geç kalmış sevgisizlik savaşı oluşturur. Bir savaş ancak iyi yetişmiş bireylerin birbirlerine destek olmasıyla sonlanır. Çocuklar, çiçekli bahçelerde koşarken biz dikenli yolları kendimize layık gördüğümüz için kazanamıyoruz. Halbuki onlara eşlik etsek bizi memnuniyetle sahiplenecekler çünkü bizden önce bildikleri ve dile getiremedikleri çok şey var, o da bu yolun sonunun nereye gideceği gerçeği.
Herkes çocuk olabilir. Yaşlı amcalar, teyzeler de birer çocuktur. Onlar yaşanmışlıkların çocukluğunu üstlenirler. Acıdan ismini hatırlayamayan insanlar da çocuktur. Bu insanları sevmeye başladığınızda sizlere hevesle adım atarlar. Ölümcül hastalar da çocuktur. Sona yaklaştığını bilerek artık kötülük düşünmek istemezler, içlerindeki kiri iltihap olarak dışarı atmak isterler. Onları hayattan uzaklaştıran çok şey olmasına rağmen müzik açıp dans etmek isterler, kendilerini iyi hissettikleri zaman daha iyisi olacağını bilerek devam ederler. Bir kriz yöneten de çocuktur, sokakta müzik yapan da. Ameliyat gerçekleştiren bir doktor da çocuktur, bir anne de. Seyahat eden bir kadın da çocuktur ve çocukluk herkesin içinde bulunur. Bunun için kimseyi yargılama hakkına sahip olmadığınızı biliyorum.
Çocuk olmak, içinde çocukluğunu kaybetmeyen herkesindir.