fbpx

Çocuk neydi? Saf ve masumiyet, temiz bir sayfa demekti. Kirlenmemiş, içinden kötülük geçmeyen ve kin gütmeyen bir masumiyetti. Onu en doğru yere koyarsanız yapabileceklerinin sınırı yoktur. Ona kötülüğü öğretirseniz kötülük yapar. İyiliği anlatırsanız da iyilik yapar. Çocuk ham bir maddeydi, ona müdahale edildiğinde şekil alırdı yoksa ıssız bir adaya koyulan bir çocuk da büyümeyi ve kendi kendine öğrenmeyi biliyordu.

Çocukların kendilerine uygun dilleri var. İstemezlerse ağlarlar, memnun olurlarsa sarılırlar. İçerisinde yer alan kalplerinin eşsiz bir güzellikleri var. Biz yetişkinlerin göremediklerini görme konusunda eğitimlidirler ve bu eğitim onlara tanrının bir lütfudur. Saklambaç oynarken, top oynarken birbirlerine merhamet ederler. Kimse birbirinden ayrı kalmasın isterler.

Yağmur yağdığı zaman onlara düşkünlükleri var. Çok düşünmezler, kafaya takmazlar, hayatı olduğu gibi yaşamayı severler. İnternette çocuklarla ilgili çok şey yazıyor. Onları nasıl yetiştirme konusunda bilgi sahibi olmak için yeni anne ve baba olacak bilinçli bireylerin bunlara dikkat etmesi gerektiğini ve sürekli araştırmalar yapmalarını tavsiye ederim. Çocuğun, çocukluğunu bıraktığı yaşlarda pişmanlık duymaması için iyi eğitilmiş anne ve babaların ellerinde büyümelerini isterim. Her şeyden önce çocukların kendilerini sevmelerini isterim. Sevgi, kulağa yalnızca bir sözcük olarak gelebilir ama altında bütün nesli etkisi altına alabilecek bir gücü barındırıyor.

Bir çocuğu gerçek kılabilecek şey annesidir. Onu doğuran, emziren ve henüz anne karnında ona bir şeyler öğretmeye başlayan annenin görevleri çok özel ve ağırdır. Bu dünya fazla adaletsiz, dünyayı daha iyi bir yer hâline getirebilmek için iyi yetişmiş bireyler olması gerekiyor. Anneyi de elbette taştan çıkarmıyoruz ama bir karar veriliyorsa buna uygun hareket etmek zorundalar. Çocuk doğurmak bir tercihtir, çocuğu iyi yetiştirmek ise bir zorunluluk.

Bir çocuğun tercihleri, onu sahip olduğu bir dünyaya koyacak ve bu dünyayı şekillendirmekte yardımcı olacak. Sanatı seçecek ve renkler arasında bir başka hayatın içinde geçinecek, adaleti seçecek ve sonuna kadar sulh ve gerçeklik için savaşacak, ön yargıları yıkacak, hastaları iyileştirecek, güçlü kelimeleri bir zincire bağlayıp onlardan dizeler oluşturacak, evler inşa edecek, planlamalar ve projeler tasarlayacak… Çocuklar büyüyecek, dünyanın bireysel durdurma tuşu yok ki sonsuza kadar o yaşta kalabilmenin hayalini yaşatabileceğimiz. Bizi biz yapan, zamana meydan okumamız.

Mevsimler geçtikçe ve her yeni bir günde birbirini tekrarlamayan işler yaptığımızda büyüdüğümüzü anlıyoruz. İnsanların seslerini kıstığımızda, her şeyi kafamıza takmayarak başka şeylerle meşgul olduğumuzda olgunlaştığımızı anlıyoruz. Bizim içimizde kalan çocukları kalbimizin derinlerine gömdüğümüzde olması gerekenin bu olduğunu düşünüyoruz. Hiçbir şey için geç değil fakat her şey için geç.

Çocukların hayallerine ulaşabileceğim merdivenler olsaydı, tırmanırdım. Pencerenin içinden neler olduğuna bakar, onların neler düşündüğünü anlamlandırırdım. Mavi gökyüzünün altında ellerinde balonla koşturuyorlar. Arkalarında onları bekleyen köklü bir geleceğin olduğundan habersizler ama yine de neşelerini hiç kaybetmiyorlar.

Bir kadın vardı. Çok gülerdi. Gülüşü sinir bozucuydu ama dünyadan soyutlanmak istercesine gülerdi, bu kendisi için açtığı bir kapının anahtarı gibiydi. Baskı altında mısın, gül; acı mı çekiyorsun, gül; komik mi buldun, gül. Her şeye gülerdi ama yıllar geçtiğinde bu kadın artık saklanmaktan yorulmuştu. Gülmüyor, tebessüm ediyordu. En acı verici olanlar, içeride saklanan tebessümler olurdu. İşte şimdi gerçek benliği ortaya çıktığında ortada gülünecek bir durumun olmadığı görülüyordu. Oysaki gerçek kahkahalar çocukların bizlere sunduğu kahkahalardır. Onlar tamamen gerçeklerdir, sahteliğe yer vermezler.

Çocuklar seninle ağlarlar, sen üzüldüğünde üzülürler. Kalpleri bir mevsimi içlerine sığdıracak kadar büyüktür. Kötüyü de içeri alırlar, iyiyi de.

Yağmur damlaları gökyüzünden düşerken kimi ıslatacağını seçmez ama çocuklar bu yağmuru kucakladığında onlara en güzel anları yaşatırlar. Yağmurluklarını giyerek oradan oraya sıçrarlar, ayaklarında savurdukları yağmur sularıyla eğlenirler. Islanmayı, hasta olabileceklerini düşünmeden yalnızca eğlenmek isterler. Onlarca şair ve yazar, kitaplarında çocuk olmak istediğinden bahseder. Masumiyet kurmak, cıvıl cıvıl kalmak ve sağlıklı olmak istediğini söyler. Herkes çocuk olur ama çocukluk herkese verilmez. İçinde kalan masumiyeti kaybetmemek, saflığı dengelemek her yetişkinin yapabileceği bir şey değildir.

Depresyondan kurtulmak için hastalara çocuklarla vakit geçirmeleri önerilir. Onları dinlemeleri tavsiye edilir. Hayatları kısa olduğu için dertleri pek yoktur, zaten çocuklar güçlü varlıklardır, acıyı savurabilirler. Onlara bağırmayın, çok sevin ve sevmeyi öğretin. Şiddetten uzak tutun, nazikçe yaklaşmayı nahifçe sevmeyi öğretin. Topraktaki bitkilerin büyümesini izletin, her gün yeni şeyler gösterin. Güçlü kalmayı, her şeyin üstesinden önce kendilerinin gelmesi gerektiğini anlatın. Onları güçlü ve kaliteli bireyler olarak yetiştirin. Hayvan sevgisini, insan sevgisini, doğa sevgisini aşılayın. Değer vermeyi, kültüre sahip çıkmayı, vatan sevgisini anlatın. Tüm güzellikleri önlerine serin ki bu güzellikleri sahiplenmeyi öğrensinler. Çirkinlikleri güzelleştirmeyi, kötüyü iyiye dönüştürmeyi bilsinler. Çok okumayı öğretin, yeni şeyler başardığında onları tebrik edin çünkü bir yetişkin bile övgüyle güç kazanıyorsa çocukların bunlardan kaçamadığını düşünerek hareket edin. Gece yatarken saçlarını okşayın, onları sevdiğinizi gösterin. Sevgiyi göstermekten çekinmeyin.

Bunları bilmek için filozof olmaya gerek yok. Bir çocukla onun anlaşabileceği dilden konuşun yani masumiyeti hedef alın.

Sevgisiz büyüyen toplumda geç kalmış sevgisizlik savaşı oluşturur. Bir savaş ancak iyi yetişmiş bireylerin birbirlerine destek olmasıyla sonlanır. Çocuklar, çiçekli bahçelerde koşarken biz dikenli yolları kendimize layık gördüğümüz için kazanamıyoruz. Halbuki onlara eşlik etsek bizi memnuniyetle sahiplenecekler çünkü bizden önce bildikleri ve dile getiremedikleri çok şey var, o da bu yolun sonunun nereye gideceği gerçeği.

Herkes çocuk olabilir. Yaşlı amcalar, teyzeler de birer çocuktur. Onlar yaşanmışlıkların çocukluğunu üstlenirler. Acıdan ismini hatırlayamayan insanlar da çocuktur. Bu insanları sevmeye başladığınızda sizlere hevesle adım atarlar. Ölümcül hastalar da çocuktur. Sona yaklaştığını bilerek artık kötülük düşünmek istemezler, içlerindeki kiri iltihap olarak dışarı atmak isterler. Onları hayattan uzaklaştıran çok şey olmasına rağmen müzik açıp dans etmek isterler, kendilerini iyi hissettikleri zaman daha iyisi olacağını bilerek devam ederler. Bir kriz yöneten de çocuktur, sokakta müzik yapan da. Ameliyat gerçekleştiren bir doktor da çocuktur, bir anne de. Seyahat eden bir kadın da çocuktur ve çocukluk herkesin içinde bulunur. Bunun için kimseyi yargılama hakkına sahip olmadığınızı biliyorum.

Çocuk olmak, içinde çocukluğunu kaybetmeyen herkesindir.

 

Neşe Apaydın içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!
Abonelik
Bildir
guest
0 Yorumlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin
Neşe Apaydın içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]