İnsanlık, tarih boyunca birçok buluşa şahit olmuştur. Doğruya doğru, teknoloji hızla ilerliyor. Her konuda, her yerde ve bütün zaman dilimlerinde… Bu bazen insanlığa, her şeye sahipmiş gibi hissettiriyor. Cevapsız bırakılacak soru yokmuş gibi, hatta sorulacak soru bile kalmamış gibi. Fakat durum bundan çok farklı. Sağlık konusunda her geçen gün ilerliyoruz, bedenimizin her zerresini çözdük. Peki ya ruh? Peki ya insanın kafasının içi? Orada neler oluyor, fiziksel olarak mükemmel ve sağlıklı bir bedenin içinde kopan mental fırtınalar? Bu et yığını ne işe yarıyor, her şey insan kendiyle kaldığında ortaya çıkmaz mı? Öyle ki, bu garip hissiyat nasıl anlatılır insan bilemiyor. Yani sizin her şeye cevabınız var belki ama ya sorulmayan sorular?
Bir kalp kaç kez kırılır? İlk seferde biteceğini sanıyor insan, küçük bir yara bandı her şeyi hallediyor. Sonra bir daha kırılıyor insan, bir yara bandı daha. Ve insan her kırgınlığında sarıyor kalbini, bu yüzdendir kalpsiz insanların geçmişinde bu kadar kırgınlığın olması. İzin vermemeye çalışmak, hayatına insan almamak bir çözüm değildir. O kalp hep kırılır ve bir daha düzelmez.
Bir güven kaç kez ihanete uğrar? Güvenmek, aptallıktır! Her insanın elbet yalnız kendine sakladıkları vardır. Bazı şeyleri ise içinden atmak, belki yükünü paylaşmak adı altında insanlarla paylaşır. Ya da sevgisini verir insana, inanır. İnanır ve güvenir. Belirli bir olgunluğa erişmiş insanlar kolay güvenmezler, zamanla öğrenilir bazı şeyler. İnsan evladına güvenilmeyeceğini de dersini alarak öğrenir insan. Güvenini kaybedene kadar, herkese ön yargıyla yaklaşmaya başlayana kadar çok kez ihanete uğrar insan. Çok kez aldatılır, çok kez aldanır.
Bir insan, bir başkasını kendinden çok sevebilir mi? Sever. İnsan çok sever. Kendinden bile vazgeçer, sevdiğinden vazgeçmez bazen. Belki de en güzel duygudur, sevgi. İnsana fazla bir duygudur, bu bencilliğe bir adiyattır.
Görüyorsunuz ya, herkesin farklı cevaplayacağı birkaç soru. Subjektif ve yanılgıdan ibaret. Böyle sıralanabilecek tonla soru var; düşündüren, net bir cevabı hiçbir zaman olmayan. Garip, korkunç, insanın ruhunu hasta eden sorular. Cevabı da, sorusu da korkutuyor insanı, ürkütüyor. İnsan, bir bedenden ibaret değil. Asıl önemli olan derinlerde, ruhta saklı. Hastalanan ruh, sıkıntıya düşen ruh, kırılan ruh, aldanan ruh… Ruhun bir ilacı yok maalesef, ruha verilecek cevap yok. Çünkü ruhun sorusu da yok zaten. Derin bir boşlukta, anlamsız süregelen bir kaygıyla boğuşuyor.