fbpx

Café de Flore, ünlü yönetmen Jean-Marc Vallée tarafından tarafından yazılan ve yönetilen bir
Kanada drama filmidir. Vanessa Paradis, Kevin Parent ve Helene Florent gibi aktörlerin rol
aldığı film 2011 yılında gösterime girmiştir.
İsminden de anlaşılacağı üzere film, ruh eşi ve ruh ikizi kavramları merkeze alınarak birbirine
paralel iki hikâye üzerinden işlenir. Antoine ve Carol, lise yıllarında tanışırlar. Aralarındaki
aşkın güçlü olduğuna inan çift yıllar sonra evlenerek iki kız çocuğu sahibi olur. Ayrıca ilginç
bir şekilde bu çift birbirlerine müzikle bağlıdır. Ömür boyunca ayrılmayacaklarını düşünen
çiftimiz Antoine’nin ailesiyle birlikte gittiği bir partide Rose ile tanışmasıyla tüm düzenleri alt
üst olur.
1969 yılının Paris’inde yaşanan paralel hikâyede ise Jacqueline, birlikte olduğu erkekten
hamile kalır ancak çocuk down sendromlu olduğu için babası çocuğu kabul etmeyerek anne ile oğlunu terk eder. Down sendromlu çocukların uzun yıllar yaşayamadığını öğrenen Jacqueline, oğlu Laurent’i diğer çocuklar gibi yetiştirerek onun aslında farklı bir çocuk olmadığını göstermek için kendine söz verir. Bu yüzden bütün hayatını oğlunu merkeze alarak yaşamaya başlar.
Laurent, down sendromlu çocuklar için olan özel okula gitmek yerine klasik bir okula gider.
Bir gün sınıfa kendisi gibi down sendromlu olan Veronique gelir ve o ana kadar annesi dışında
kimseyle yakın olmayan Laurent, Veronique’in gelişiyle farklı birine dönüşmeye başlar. Oğlunun değişen davranışlarını fark eden Jacqueline ise düzenlerinin bozulmaması için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışır.
Farklı yerlerde ve farklı zamanlarda yaşayan Carol ve Jacqueline’ni ortak payda da buluşturan
durum, ikisinin de kendilerini adadıkları kişilerin başka biri tarafından elinden alınmasıyla
yaşanan değişim. Filmi izlerken iki hikâyenin nerede ve nasıl birleşeceği hakkında merak
duygusuna kapılıyorsunuz. Carol, eşinden boşandıktan sonra sık sık gördüğü rüyaların ne
anlama geldiğini öğrenmek için medyuma gider. Medyum, Antoine’ın Carol’un ruh ikizi
olduğunu söyleyerek Carol’un rahatlamasını sağlar. Film ister istemez izleyiciye acaba
reenkarnasyon mu diye düşündürür. Sonuç olarak, Carol ile Antoine aslında Jacqueline ile Laurent’in başka bir zamandaki hâlidir.
Aristophanes, insan soyunun geçmişte kadın ve erkek olarak ikiye ayrılmadığını ve Androgyn
denilen üçüncü bir cinsin yaşadığından bahsetmektedir. Androgynlerin dört eli ve ayağı, iki
yüzü ve iki üreme organları vardır ve birbirlerinin üzerine kapanarak bir küre şeklinde
yaşamaktaydılar. Bir gün Androgynler tanrılara isyan ettikleri için cezaya çaptırılırlar. Zeus,
onları iki böler ve dört elli, dört ayaklı, iki yüzlü Androgynler günümüzdeki insan şekline
bürünürler. Ancak iki bedene ayrılmış olsalar da Androgynlerin yalnızca tek bir ruhu vardı.
Zeus bedenleri ayırırken ruhları da birbirinden ayırmıştır. Böylece insanlar doğdukları andan
itibaren aradıkları ruh eşleri aslında Zeus’un ayırdığı diğer yarılarıdır.
“Bu varoluşta herkesin bölündüğü bir ruh ateşi, yani ruh ikizi bulunmaktadır. İkiz ruhlar
ayrıldıktan sonra, kendisini enerji olarak tamamlayabilecek farklı bir ruhla eşleşir. Eş ruhlar
birbirlerini dengelerler ve birbirlerine eksik olan fiziksel deneyimleri getirirler. Daha
açıklayıcı olmak gerekirse ruh ikizi, sizin diğer yarınız, sizinle ortak yönleri olan ve beraber
çok iyi olduğunuz biriyken, ruh eşi ise o sonsuz mutluluğun, aşkın ve çok daha fazlasının
yaşanacağı eksik yanlarınızı tamamlayacak olan kişidir.”
Filmin sonunda Carol, Antoine’nin onun ruh ikizi, Rose’un ise Antoine’ın ruh eşi olduğunu
kabullenmesiyle hem kendisi hem de çevresi rahatlar.
Cafe de Flore, Carol’un aslında şizofren mi yoksa Jacqueline’nın farklı zamandaki hâli mi olduğunu düşündürmesiyle insanda her an bir merak uyandırır.
Cafe de Flore, konusu ve sinematografik yönünün etkileyici olmasının yanı sıra müzikleri
açısından da oldukça etkileyicidir. The Cure, Doctor Rockit, Sigur Ros ve Pink Floyd
şarkılarının görüntülerle yakaladığı ahengin, filmi güzelleştirmede önemli rolü bulunmakta. Filmi izlerken kendinizi müziklerin büyüsüne kaptırmış bir şekilde bulabilirsiniz.

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorumlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Yazar sayımızın 300’ü aştığı şu günlerde hevesli yazarlarımıza yol gösterebilmek veya en azından daha kaliteli içerikler üretebilmeleri adına bazı ipucular vermek için bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Bu yazı boyunca bir dijital içeriğin nasıl yazılması gerektiğinden bahsedeceğim. Bublogta içeriklerinin bir kısmı şiir ve denemelerden oluşuyor ve bu yazıda söyleyeceğim şeyler bu içerikler için çok […]
Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]