fbpx

Küçükken aynanın karşısına geçip kendimi uzun uzun incelediğimi hatırlıyorum. Boyumun uzamasını, gözlerimin rengini, gülümsememin nasıl olduğunu ve yüzümdeki nokta nokta benlerin sıralanışını izlediğimi. Nefret ederdim onlardan. Bana ait, yalnızca bende olmalarından nefret ederdim. Anaokuluna başladığım zamanlarda sınıftan bir çocuğun bana benli demesinden sonra da uzunca bir süre nefret ettim. Komiktir ki şimdi kendine özgü, bir şiirin dizeleri gibi sıralanışları ve yaz mevsiminde güneşle birlikte koyulaşarak çoğalmaları bana çok görkemli ve özel hissettiriyor. İlkokula başladığımda okulumun yan binasında büyük, genç olarak gözlemlediğim ve istedikleri zaman derse girip çıkan, içinde kartların olduğu kabarık cüzdanları olan o çocuklardan biri olmak isterdim. Uzunca bir süre onları izledim. Kızların eteklerinin uzayıp kısalan boyları, erkeklerin kalınlaşan sesleri, birbirlerine sarılmaları, çıkma teklifleri, servis penceresinden uzatılan notlar… Onları uzaktan izlemek ve kendimi de aralarında hayal etmekten zevk aldım bu süre boyunca. Bir gün benim yaşıtlarımı da okul kulüplerine dahil ettiler. Haftada bir ders kulüp sınıflarında vakit geçirecektik. Hangi kulüpte olduğumu hatırlamamakla birlikte o sınıfa ilk gidişimi hiç unutmuyorum. Sıralardan birine oturup öğretmenin gelmesini sanki saatlerce beklemiştim. Etrafımda uzaktan bana daha sevimli görünen kocaman ve her şeyle dalga geçen bir sürü büyük öğrenci vardı. Gözlerim dolu dolu, o kaba ve seviyesiz bulduğum insanlara bakmamak için başımı önüme eğip dersin bitişini bekledim. Öğretmen hiç gelmedi ve ben ders boyunca başım önümde ağlamamak için kendimi tuttum. Çünkü bundan sonraki okul hayatımı bu sınıfta geçireceğimi düşünmüştüm. Sanırım büyüklerden biri gelip bana bu kötü şakayı yapmıştı ve inanmıştım. Zil çaldığında ise sınıftan koşarak çıktım ve dışarıda bekleyen babama sarılarak ağladım. Çaresiz ve güçsüz hissettiğim o sınıfa bir daha dönmemek için, okula artık gitmek istemediğimi söyleyip duruyordum. Bu olaydan sonra da artık o büyüklerden biri olmak istemediğime karar verdim. Yine büyümek istiyordum, bir an önce büyümek ve özgür olmak istiyordum. Dışarıya çıkarken, yemekten önce çikolata yerken ve uyumak istemediğimde kitap okurken özgür olmak istiyordum. Büyüdüm ve bunların hepsini bir bir gerçekleştirdim. Yalnız başıma dışarıya çıktım. Toplu taşımayı kullanmak, uzun uzun yollar yürümek, gittiğim yerdeki insanlar, bana yaşattıkları hayal kırıklıkları ve eve dönüş yolculuğunun yorgunluğu hayal ettiğim gibi olmadı. Yemekten önce tatlılar yedim. Beyaz çikolata, pasta, dondurma… Midemi bulandırmaktan başka bir şey hissettirmemişti hiçbiri. Uykuya dalmadan önce, uzunca saatler kitap okudum. Bu, hayalime en yakın histi. Fakat zaman ilerledikçe, hayatım şekillendikçe odaklanma sürem azaldı. Hiçbir zaman belirlediğim saati tutturamıyor, aklımın başka düşüncelere kaçışına engel olamıyordum. Biraz daha büyüdüğümde küçükken hayalini kurduğum yaşa geldiğimde, kendi söz hakkımın olması ve kimseden izin almadan her şeyi yapabilme gücüne kavuşma arzum gerçekleşti. Evet özgürdüm, istediğim zaman istediğim yerdeydim. Canım istemediğinde yemek yemiyor, uyumuyor ve eve gelen misafirlere hoş geldin demiyordum. Artık yeni hayallere yer açıldığında ve ben onlarca kitapla ruhumu beslediğimde bir şeyin farkına vardım. Hayallerim hep geleceğe yönelikti. Ben bugün yaşamıyordum. Bugünkü “ben”i geleceğe hazırlıyordum. Saçını yapıyor, karnını doyuruyor ve ne kadar yorulursam yorulayım pes etmeden yalnızca onun için çalışıyordum. Oysaki dün de bugüne hazırlanmıştım. Hayatım boyunca yarını kovalamış ve bunu yaparken mutlu muyum diye bir kez olsun düşünmemiştim. Hayallerim, fikirlerim ve duygularım değiştikçe de hazırlıklarımın hepsi boşa gitmişti. Şimdi bunu çok geç olmadan fark ettiğim için kendime minnet ederek her anı hissederek, her duyguyu dibini sıyırarak yaşıyorum. Ve mutluluk da tam olarak buymuş, görüyorum.

Abonelik
Bildir
guest
0 Yorumlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Yazar sayımızın 300’ü aştığı şu günlerde hevesli yazarlarımıza yol gösterebilmek veya en azından daha kaliteli içerikler üretebilmeleri adına bazı ipucular vermek için bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Bu yazı boyunca bir dijital içeriğin nasıl yazılması gerektiğinden bahsedeceğim. Bublogta içeriklerinin bir kısmı şiir ve denemelerden oluşuyor ve bu yazıda söyleyeceğim şeyler bu içerikler için çok […]
Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]