O yapmaz cümlesini kim söylerse, kim için söylerse söylesin fark etmiyor. O da yapar. Onu yapmaz demeyin, onu da yapar. Herkes her kötülüğü yapma potansiyeline sahiptir, bu tutumumuz tamamen zıt olan iyiliğe karşı da böyledir. Hangisine yöneleceğimizi biz seçeriz. Seçimler sonuçları, sonuçlar hayat bütününe giden parçaları oluşturur. Bir insan için tamamen yanlış olan bir durum, bir başkası için yapılması gereken bir durum olabilir. O yüzden hiçbir durumu kalıplaştıramayız. Bizim için çok doğru, onlar için çok yanlış. Bana göre iyilik, sana göre kötülük. Onlar için suç, ötekiler için takdire şayan. Bana barış, sana savaş sebebi… Bütün bunları düşünmeli, hayatı kalıplara sokmamalı. İstediğiniz kadar kalabalık olun, yalnız gelmediniz mi? Yalnız gitmeyecek misiniz? Hayata bireysel bakmayı öğrenememiş bir dolu insan var. O kadar yorucu ki bir yerden sonra. İşte tam bu raddede başlıyor sıkıntılar. Kendinden çok bir başkasını düşünmek, kendinden önce koymak bir şeyleri. Oysa hayata bakmalı… Bir durup bakmalı hayata ki insan, bir nefes sonrasının planı kesin değilken yıllar sonrasının planını yapmanın ne büyük saçmalık olduğunu anlayabilsin. Bir an durup bakmalı ki tek bir salisesini değiştiremeyeceği geçmişi dert edinmenin mantıksızlığını kavrayabilsin. Dün yok, yarın yok. Yakamızı çekemiyoruz kalıplaşmış dünyadan. Rahata ermiyor kafamız artık. Hoş, tüm bunların bilincinde yine de rahata ermek bir lükslük aslında. Fakat yine de bir şeyi yapmak istiyorsa yapmalı; on kişi bunun yanlış olduğunu söylesin, on beş kişi bu bir suç desin, yirmi kişi anlam veremesin… Ne fark ediyor? Hayır aynı durum bir başkası için de olabilir, bunu nasıl göremiyoruz? Yani senin yanlış bulduğun bir şeyi doğru kabul eden insana illaki rastlıyorsun. Bu seni çok da düşündürmüyor, değil mi? Yani en neticede gerçekten değiştirilemez bir hâlde iseniz ve her şeyi kafanıza takıyorsanız bari bunu düşünün. İnsanlar konuşur; insanlar doğru da söyler, yanlış da… İnsanlar hep konuşur. Önemsememeli. Önemsediği takdirde insan sadece nefes alıyor. Yaşam bundan ibaret değil. Yıllarını eğitime harca, yıllarını iş hayatına harca, paranı harca, kendini harca… Neden? Kendin için mi yalnızca, yoksa insanlar konuşur diye mi? Erkek adam, işsiz. Kız başına, ortada kalmış. İnsanlar konuşur… Nefes almak daha tatlı geliyor bazen ve geçmişinize dair saçma anılar kare kare aklınızda. Her hâlükârda gülümsetiyor. Hoş ama bununla kalmalı. Geçmiş yalnızca bundan ibaret olmalı. Geçmişi zaten, ihtiyacımız olduğunda ya da dış etmenler sebep olduğunda anıyoruz. Yine “şimdi” ile alakalı bir durum. Geleceğe dair planlar yapmak, tamam hoş bir yerde. Ama bize mutluluk veren kısım, hedeflediğimiz yerlere geldiğimiz kısım. Yine “şimdi”… Ve bir gün geçmiş olacak gelecek. Bugününüz, bir zamanlar için geleceğinizdi. Hedeflediğiniz yerde veya yolda mısınız? Bugününüz, bir an sonra geçmişiniz olacak. Kendinize gülümseten bir geçmiş bırakıyor musunuz? İnsanlar konuşur, kulak asmamalı. “Önemli olan hayatım.” dediğinizde bu kelimenin içinde barındırdığı her şeydir. Dün yok, yarın yok. Bugünden önemli ne var ki? İnsanın kendinden önemli neyi var?
“Hayat, nefes aldığımız anların toplamından değil, nefesimizi kesen anların toplamından oluşur.” Alex Hitch Hitchens.