Selamlar
Kendinizi bomboş, işe yaramayan, vasıfsız biri olarak hissediyor musunuz? Bu, çoğumuzun şu sıra içinde bulunduğu bir durum.
Yaşam bazen dayanılmaz dereceye ulaşabiliyor ve işin içinden çıkamayacak gibi hissediyoruz. Bunun sonucunda kendimizi farkında olmadan ağır bir depresyona sürüklüyoruz. Bunun bir nebze önüne geçebilmek için sevdiğimiz aktiviteleri yapmamız gerektiğine inanıyorum. Bu durumda en önemli soruyu kendinize sormanız gerekiyor. Ben hangi konuda yetenekliyim? Hangi konu beni rahatlatıyor ve bu işi yapmak bana huzur veriyor? Genelde bu tür işler insanlara yardımımızın dokunduğu konulardan çıkar. Örneğin küçüklüğümden beri yazı yazmak benim için müthiş bir rahatlama aracı olmuştur. Tabii ki bazı zamanlar vaktim olmadığını bahane ederek uzun bir süre ayrı kaldım. O süre zarfında kendimin ne kadar kötü hissettiğini anladım. Sosyal biri olmadım hiçbir zaman. Küçüklüğümde de annem dışarı arkadaşlarımla oynamaya çıkmam için beni zorlardı. Örneğin sayısal alanda hiç başarılı olamadım. Lise ve ortaokulda hep düşük notlarla geçtim. Buna rağmen lisede eşit ağırlık okudum. Oysaki sözel bölümünü tercih etseydim çok daha başarılı olabilirdim. Belki… Ancak insan ne olursa olsun bir noktada kendini iyi hissettiği yere geri dönüyor. Şimdiye kadar kendi fikirlerimi paylaşmam, insanların okuması vesaire beni çok rahatsız ederdi ama artık böyle bir düşüncem yok. Çünkü ben zaten normal hayatımda da her şeyi bir kerede herkese anlatan biriyim. Bu iyi bir davranış değil. Karşınızdaki kişinin bir gün düşmanınız olabileceği ihtimalini daima aklınızın bir köşesinde bulundurmanız gerekiyor. Çünkü en büyük acıyı en yakınım dediğiniz insanlar tarafından yaşarsınız. Peki bununla baş edemez ya da bununla yaşayamaz mıyız? Edebiyatın ünlü yazarlarından biri olan Goethe’nin çok güzel bir cümlesi var: “Dünya hassas kalpler için cehennemdir.”. Son zamanlarda bunu o kadar çok kendi kendime söylüyorum ki. Bazen söylediğimiz şeylere inanırız. Ağızdan çıkan her kelime artık bizim inanabileceğimiz bir forma dönüşmüştür. Genelde söylediklerimizi planlamadan tek seferde söyleriz, düşünmeyiz veya o anın akışına göre davranırız. Tabii ki kendimizi sürekli kontrol edebilecek bir makine değiliz. Bunlar insan olduğumuzun bir kanıtı aynı zamanda. Bir şeyler yapmak, yararlı olmak, takdir görmek hepimizin hoşuna gidebilecek kelimeler ancak içinde bulunduğumuz dönem bizi duygularımızı göstermeyen bir robot, bir program veya başkalarının kopyası gibi olmaya zorluyor. Bunun böyle olmaması gerektiğini, aslında duygularımızı paylaştıkça daha iyi hissedebileceğimize inanıyorum. Dünya üzerinde yerleşik bir düzen var. Bu demek oluyor ki herkesin başka yetenekleri, başka fikirleri var. Bunu zaten biliyoruz. Düşüncelerinizi harekete geçirmeden, ”Belki bir gün yaparım.” fırsatı bekleyerek bütün hayatınızı erteleyemezsiniz. O işaret veya beklediğiniz her neyse gelmeyecek. Siz gerçekten adım atmadığınız sürece kimse sizin ne düşündüğünüzü bilemez. Hayat bizim için bir süper kahraman filmi değil ne yazık ki. Biz bir şeyler yapmazsak bu ruh hâli, bu işe yaramazlık hâli hiç geçmeyecek. Ortalama 60-70 sene yaşadığımız düşünülünce gerçekleştirmek istediklerimiz için geç kalma olasılığımız epey fazla.
Hayatın zor ve dayanılmaz olduğunun farkındayım. Bu kesinlikle yaşla ilgili bir kavram değil. Bu, farkındalık ve yaşanmışlıkla ilgili bir kavram. Kişiyi yaşadıkları olgunlaştırır. Sürekli araştırmak, sürekli merak sizin ufkunuzu açacağı gibi aynı zamanda size kendinizi dinleme fırsatı da bırakmayacak. Merak devamlı hale gelecek, öz güveniniz yerine gelecek, kendinizi iyi hissedeceksiniz. Bunun sonucunda çok daha katlanılabilir bir hayat tarzına sahip olacaksınız. Bazen hayal kurmak yetmiyor, inanmanız gerekiyor. Hayal kurmayı ve hayallerinize koşmayı sakın bırakmayın. Hayat gerçekten bunları düşünmek için çok kısa.
Sevgiler…