1. Das Experiment

Stanford Hapishanesi deneyini biz izleyicilere sarsıcı bir şekilde sunan bu yapımda, sıradan insanlara dolgun bir meblağ karşılığında hapishanede iş teklif edilir. İşiniz ya mahkum olmaktır ya da gardiyan. İnsanoğlunun alt benliğini ve imkanların doğrultusunda ne kadar sınırlarını zorlayacağını kesinlikle görmelisiniz. Aslında biz kimiz?
2. The Seventh Seal

Ingmar Bergman imzalı, 1957 yapımı, üstüne üstlük siyah beyaz film severlerin koleksiyon anahtarı bir başyapıttır kendileri. Vebanın en etkili olduğu yıllarda şövalyemiz görevini tamamlayıp ülkesine geri dönmektedir. Lakin kayalıklar üzerinde Azrail’le karşılaşır ve onu satranç oynamaya davet eder. Ölüme karşı kazanabilecek midir yoksa sessizce teslim mi olacaktır? Hamleler yavaş yavaş ilerlerken küçük bir sirk kafilesiyle de yolu kesişir şövalyemizin. Yavaş yavaş anlamlarla ve sorularla besler metni. Bu oyunda beraberlik asla olmayacaktır…
3. Head-On

Sevgili Fatih Akın’ın yazıp yönettiği, ödüllerle köşesini iyice doldurduğu mükemmel bir senaryodur Duvara Karşı.
Almanya’da yolları kesişen Cahit ve Sibel’in yaşadığı ilişki nedir, neye evrilir, işler nasıl bu noktalara gelmiştir? Her anlamda hayata dair küçük ve tatlı detaylar barındıran filmimizde durup düşünmeliyiz belki de. Gerçekleri sabah duşu kadar sert biçimde yansıtan bu yapım harikalar ötesi.
4. The Invention of Lying

Ricky Gervais’in başrolünde olduğu, senaryosunu Matthew Robinson ile birlikte kaleme aldığı bu muhteşem dakikalar bizi hem güldürür hem düşündürür. Yalanın var olmadığı bir dünyada hiçbir şeyi yolunda gitmeyen Mark adeta yaşamın bug’ını bulur. Fakat ilerleyen dakikalarda seçimler, doğrular, dürüstlük, gibi pek çok kavramı bizlere muhteşem sahnelerle sunar. Kaçırmayın derim. 🙂
5. The Ballad of Buster Scruggs

Coen kardeşlerin ”Biz türünde en iyisiyiz.” diye iddia etmeleri gereken, Vahşi Batı’da kanun kaçaklarından ödül avcılarına kadar her öğeyi barındıran bu yapım kısa hikayelerden oluşur. Her biri kendi içinde muazzam olaylar ve duygular içerir. Yani bilgisayar başında oturup ”Şimdi ne izlesem?” diyorsanız bu filmi kesinlikle değerlendirin derim.
6. Vertigo

Büyük usta Alfred Hitchcock’a ait olan bu yapımda, polis memuru olan Scottie bir suçluyu kovalarken ortağını çatıdan düşmesi sonucu kaybeder. Scottie’de vertigo oluşur. Daha sonra özel dedektifliğe başlayan kahramanımız bir gün eski arkadaşının isteği üzerine karısını takip etmeye başlar. Olaylar birbirini kovalarken hayranlıkla izleyeceğiniz müthiş dakikalar sizleri bekliyor.
7. Prisoners

Bir baba çocuğu için neler mi yapabilir?
Hugh Jackson ve Jake Gyllenhaal’ın muazzam oyunculukları ve senaryonun çok hızlı bir şekilde ilerlemesi sizleri adeta filmin içinde hissettirecek. Keller Dover (Hugh Jackson)’ın 6 yaşındaki kızı Anna ve oyun arkadaşı Joy kaybolmuştur. Tek bir şüpheli yakalanır lakin kanıt yetersizliğinden serbest bırakılır. Kıyametlerin kopup sınırların zorlandığı müthiş sahneler, gerilimin müthiş yansıtılması, daha niceleri…
8. Training Day

Bir ajan olmak için bunlar gerçekten gerekli midir yoksa şüphenin ve adaletin terim anlamları mı farklıdır. Denzel Washington ve Ethan Hawke’ın başrolünü paylaştığı tekrar tekrar izlenecek bir karmaşa…
Amerikan kültürünün çarpıcı şekilde yansıtılması dedektiflerin aralarındaki ilişki ya da muhteşem bir sınav, kararı kim verecek?