fbpx

O gece ya cinayet işlenmişti ya da yazar Deniz sonunda intihar etmişti.

Güneş doğmak üzereydi, dedektif Deniz faali meçhul dosyalara dalmıştı her zamanki gibi. Uyku nedir çok bilmezdi. Mesaisi bittiğinde balıkçı denizin restoranında akşam yemeğini yer eve dönüp bir hayli şarap ve sigara içerek çözülmemiş dosyalara gömülürdü salondaki eskimiş kanepesinde. Her zamanki gibi bir gecede telefonu çaldı. Olay yerine acil gelmesi gerektiği yazar Deniz’in öldüğünü, savcı denizin arandığını söylüyordu o gece nöbetçi olan Deniz.

Çok bir takım elbisesi yoktu, giyinmesi kısa sürdü, sert bir kahve yaptı kendine. Eski arabasında döke saça içebildi kahveyi. Penceren vuran soğukta iyi gelmişti. Yazar Deniz’in nasıl öldüğünü merak ediyordu, kendini mi asmıştı yoksa kafasına mı sıkmıştı? Herhangi bir cinayet resmi geçmiyordu aklından. İçine kapanık, çok etrafta görünmeyen, çok konuşmayan bir kadındı yazar Deniz.

Olay bandı şeritlerini geçerken bir sigara daha yaktı. Pencerenin önündeki çalışma masasının başında kalbine kalem saplanmış, başı sol yanağının üzerinde masaya düşmüş bir şekilde duruyordu yazar Deniz. Kıvırcık saçlarından bir iki tutam, topuzundan çıkmayı başarıp yüzünde yerlerini almıştı. Gözünde ölüm korkusu görünmüyordu. Daktilosunda tamamlanmamış bir kelime vardı “Deniz s” yazabilmişti sadece, ellerinde kan vardı. Daktiloda bastığı harfleri de kana bulamıştı.

Cesedi incelemeyi bıraktım, masadaki etrafa dağılmış sayfaların üzerinde gezdi önce gözlerim. Gözlüğü birkaç karalama kâğıdının üzerindeydi. Gözlüğünün sol camındaki çatlak yerli yerindeydi. Geçen haftalarda yolda karşılaştığımızda söylemiştim “Yazar Deniz gözlüğünün sol camı çatlamış üstadım.” diye. Yazar olmasından kaynaklı olduğunu düşündüğüm afili bir cevap vermişti “Dünyayı sol tarafım kırık olarak görüyor, sol gözüm de kırık görse çok bir şey değişmeyecek.” demişti yavaşça kitaplığa kaydı bakışlarım. Raflarda yüzlerce kitap vardı. Kitaplığa sığmayanlar salonun ortasında üst üste biriktirilmişti. Hasır bir iple belirli bir yüksekliğe gelenler özenle bağlanmıştı.

Etrafı incelerken içeriye savcı Deniz girdi. İkimiz de birbirimizden çok hoşlanmazdık. Neler bulduğumu sordu vakit kaybetmeden. Sıcak yatağına bir an önce dönmek istediği kravatını cebine tıkıştırmasından belliydi. Vicdansız bir adamdı savcı Deniz. Önüne gelen dosyalarda şahısların neden o suçları işlediğini asla düşünmezdi. Kanundaki unsurlar oluşmuşsa en ağır cezayı isteyerek iddianamesini oluştururdu hemen. Ayaklı ceza kanunu derdim hep içimden.

Olay yerine yeni geldiğimi, daktilodaki yarım kelime dışında herhangi bir şey bulamadığı söyledim. “En son ne yazıyormuş?” dedi kâğıtları incelerken savcı Deniz. Yolda karşılaştığımızda son kitabını çok beğendiğimi ikinci kitabı da yazıp yazmayacağını sormuştum yazar Denize. İlk kitabı “Bir Varmış Bir Yokmuş”tu. Gerçekleşmeyecek bir hikâyeyi anlattığı yazıyordu ilk sayfasında. Hikâyenin ucu açık şekilde bitmesinden seri olacağını düşündüğüm için sormuştum. Devamını da yazacak mısınız acaba? Gerçekleşmeyecek hikâyesinin devamını yazmaktan korktuğunu söylemiş, bunu söyler söylemez de pişman olup iznimi istemişti eve gitmek için. Israr etmezdim kimseye yazar Deniz’i rahatsız ettiğim için özür diledim, hikâyesini çok beğendiğimi ve devamını merak ettiğimi söyleyip balıkçı Deniz’in restoranına doğru dönmüştüm köşeden. Savcı Deniz’e de bu konuşmayı anlattım. “Bundan ne anlamamı bekliyorsun?” diye üst perdeden cevap verdi yine. Sustum. Yazar Deniz’in cesedinin yanında tartışmak istemedim savcı Deniz’le.

Mermaid içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!
Abonelik
Bildir
guest
0 Yorumlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin
Mermaid içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]