Sevda rüzgârlarının kasvet kokusu getirdiği zamanlarda “o” denildiğinde aklıma hemen sen geliyorsun yine. İşte o an anlatıyorum seni insanlara; ismini vermeden, seni tasvir etmeden, neler yaşadığımızı anlatmadan, hâlâ seni herkesten kıskanarak. Söylemiyorum bakışlarının zamanında içimi erittiğini, söylemiyorum bana ilk gülüşünde gözlerimin karardığını, söylemiyorum rüzgârda yüzüne düşen zülfüne dokunmaya kıyamadığımı, söylemiyorum bir damla gözyaşına ömrümü verebileceğimi, söyleyemiyorum. Karakoç misali Mihriban’ım olmuşsun; anlatsam ömrüm, anlatmasam içim yanıyor. Bunları anlatmazken bile o kadar çok yer tutuyorsun ki zihnimde saatlerce konuşuyorum mevzusu açıldığında. İlk defa sana bakarken fark ettiğin, gerçekten gülen yüzümdeki gamzemi ben dahi fark etmemiştim senelerce. Senden sonra da kimse fark etmesin diye uzun zamandır kesmedim, sıkıntıdan tek tük beyaz çıkan sakallarımı. Yüzüm bir daha öylesine gülmedi de zaten. Artık sensizlikle buluşacağım günler var. O, sensizlikle buluşacağım günleri yağmurlu havalardan seçiyorum gözyaşlarımı gizlesin diye. Geceleri çok düşünüyorum, hayaller kuruyorum, takılıp kalıyorum geçmişe işte. Ay ışığını, artık sen ona baktığında yakamoz düşen gözlerinden değil de gecenin karanlığında görebiliyorum. Şu an karşılaşsak daha önceden el ele yürüdüğümüz sokaklarda; benim gözlerimin senin sözlerinden daha çok şey anlatacağını biliyorum, hissediyorum.
Anlamlar yüklüyorum şarkılara artık, beni anlatıyorlarmış gibime geliyor hepsi. Yeri geliyor ben söylüyorum haykıra haykıra. Zaman geçtikçe yanık çıkan sesim yorgunlaşıyor. Nefesim yetmiyor sanki, içimdeki yangının ateşini değil de küllerini püskürtüyorum hayata artık. Şiirler okumayı sever oldum; şarkıların, türkülerin arasında. Bilirsin oldum olası severdim zaten türküleri. Çünkü “Türkü gibiydi saçların, türkü gibiydi gözlerin. Sen bakmaya doyamazdın ben türkülerimi söylerken.” Ama ne kadar acı çeksem de içki ve sigara kullanmıyorum hâlâ. Sensizliğin acısını da iliklerime kadar hissediyorum, uyuşturmuyorum kendimi. Aynı seni hissettiğim zamanlar gibi. Seni kabul ederken ben, mutluluğunla da acınla da tüm beraberinde getirdiklerinle kabul etmiştim. Ben sözümde duruyorum sevgili, hem bildiğin hem de sildiğin gibiyim.
Sorguluyorum “Aşk nedir?” diye, canımın neden bu kadar yandığını algılayamıyorum. Gidemiyorum bana seni hatırlatan yerlere, vuslata hasret çekiyorum. Aniden aklıma gelince sen afallıyorum, duraksıyorum, ne yaptığımı unutuyorum. Ama biliyorum seninle olmak sensizlikten de çok yakacak canımı. Hayallerimdeki seni sevmeye devam ediyorum. Hâlâ çok güzelsin orada, aynı eskisi gibi gözlerinin içi gülerek bakıyorsun bana. Düşlerim oldukça sen de benimle var olmaya devam edeceksin unutma. Ben, benim olan seni hâlâ çok seviyorum…