Bir usta düşünün ki dünya devlerine karşı küçücük atölyesinde başkaldıran ve büyük ölçekte başaran bir usta. Kimsenin yapamazsın dediği makineleri yapan, ucuza mâl eden bir dâhi.
Mennan Aksoy, 1952 yılında Gaziantep’te doğmuştur. İlkokulu 9 yılda bitirmiş ve eğitim hayatına burada son vermiştir. 1965 yılında 10 yaşındayken bir demir atölyesinde çırakla başlamış çalışma hayatına. Çıraklıktan arkadaşı olan Cahit Özçelik ile birlikte para kasaları için yedek parça imalatını daha sonra otomotiv yedek parça üretimi yapmıştır. Standart üretimleri sürdürürken enjeksiyon döküm ve kalıp imalatına başladı. 1996 yılında Gaziantep Üniversitesi ile birlikte Almanya, İtalya, Fransa gibi ülkelerde üretilebilen ve TÜBİTAK projesi olan halı ipliği makinesi üretimi için çalışmalara başladı. Bu projeyi başarıyla tamamlayarak 1998’de Teknoloji Başarı Ödülü’ne layık görüldü. Bu başarının ardından AR-GE çalışmalarına yoğunlaştı. Böylece sekiz TÜBİTAK projesini tamamlayarak sentetik elyaf ve iplik üretiminde Türkiye’de ilklere imza attı. Ürettiği makineleri Brezilya, Mısır, Fas, Sudi Arabistan, Özbekistan, İran ve daha birçoğuna ihraç ederek Türkiye ekonomisine önemli derecede katkıda bulundu. 11 Haziran 2015 tarihinde aramızdan ayrıldı. Kurucusu olduğu Mennan Makine hâlâ üretime ve üniversite destekli çalışmalarına devam etmektedir.
Mennan Usta’nın hikayesi çok pahalıya ithal ettiğimiz iplik makinelerini kendisinin üretebileceği düşüncesiyle başlar. Gider makineye fabrikada bakar etrafında iki tur döner ve ”Ben bunu ederim.” der. Oradakilerin ”Yapamazsın, çok karmaşık, anlamazsın.” demesine rağmen hem de. Mennan Usta hafta sonları makineyi inceler, ölçülendirir, çizer. Tabii ki bilmediği noktalarda bir bilene, Doç. Dr. Yusuf A. Uskaner’e danışarak yapar bu işi. Üniversitenin engellerine rağmen gizli saklı atölyede buluşurlar ve makineyi ortaya çıkarırlar. Bu makinenin yapılmasıyla yer yerinden oynamış. TÜBİTAK Teknoloji Geliştirme Vakfı bundan sonraki çalışmalarını destekler ve böylece Mennan Usta ve ekibi 1998’de tanınmış olurlar. Almanya’dan 1 milyon 40 bin dolara alınan makineler 400 bin dolara satışa çıkarılır. Mennan Usta’nın küçük atölyesi bir dünya deviyle yarışır oluyor.
Mennan Usta’nın, gördüğü her makinenin tasarımını yapabilecek bir zekâsı ve kavrayışı vardı. Avrupa ve Amerika’da sanayi fuarlarına girişi yasaklandı ama o yine de bir yolunu bulup girdi. Mennan Usta, o küçük atölyesinde 10 yılda sayısız makine yaptı. AR-GE çalışmalarına 7 milyon dolar harcadı. Teknolojiyi uygun fiyata sattı. Türkiye’ye bir ışık tuttu. Gençlere yol gösterdi, örnek oldu. Çinliyi, Hintliyi; Fransız ya da Alman makineleriyle değil yerli makineyle geçmeyi öğretti. En çok tavsiye ettiği teknik, pratik ve devletin bir araya gelmesi gerektiğini savunan Mennan Usta ‘’Biz tekniği üniversiteden alacağız. Üniversitelerin başına bela olacağız. Devletten kastım da Ticaret Odası, Sanayi Odası gibi yerleri zorlayacağız. Pratiğe gelince de biz kendimizin teknolojiye ne kadar mesafede olduğumuzu belirleyeceğiz. On kişi bir araya geldiğinizde kebap mı konuşuyorsunuz, yoksa teknoloji mi, sıra gecesi mi konuşuyorsunuz? Eğer hâlâ teknoloji konuşmuyorsanız, makine, icat bize bir şey anımsatmaz.” diye ifade eder. AR-GE’nin önemini anlatır. ”Makineyi geliştiremezsen büyüyemezsin.” der.
Asıl zenginliğin akıl zenginliği olduğunu, satın alarak değil üreterek ilerleyebileceğimizi bize gösteren bir usta. O bizim Mennan Usta’mız.
”Gençler bilim ışığında yetiştirilsin. İmkânlar verilsin, önleri kesilmesin. Her şey yerli imkânlarla üretilsin. Millî markalarımız geliştirilsin. Yabancıya döviz gitmesin.”
MENNAN AKSOY