“Yüzlerce kitap okumuşumdur, sayısız kelimelerin içinde boğulmuşumdur ama buna nasıl bir isim koyacağımı, tasvir edeceğimi bilemedim. İçimden ona kadar sayıyorum ve derin bir nefes çekiyorum, sonra o nefesi boşaltıyorum. Karnımda keskin bir sancı, bir uyuşukluk var bedenimde ama bu hissettiğim acıdan kaynaklı. Ana rahminden ayrılan bir bebeğin keskin çığlığı bütün hastaneyi doldurduğunda bedenim gevşemiş ve sakinleşmiş, hissedilen acıyı ötelemişti. Yıllar sonra hafızam beni kandıracak ve bu acıyı hayatımdan çıkartacaktı. Gerçekleşen bu mucizeyi kucağıma aldığımda her şey durgunlaştı.”
Geçen gün okuduğum kitapta yazan bu yazıyı bloğumda paylaşıp paylaşmamayı düşündüm. Defalarca okumama rağmen bazı şeyleri sorguladığımı anladım. Bebek, mucizeydi. Anne, mucizeydi. Bir bebeğin çığlığı ve aldığı nefes bu somut dünyada gerçek gibi gelmiyordu. Dokuz ay boyunca bir oluşumun içerisinde yer alarak dünyaya gelmeyi bekliyordu. Sonraki gelişim süresince milyarların içine yerleşerek bambaşka birisi oluyordu.
Dünyada insanların düşünceleri, sözleri, zevkleri birbirinden bağımsızdı. Herkes aynı şeyi söyleyebilirdi fakat aynı şeyi düşünemezlerdi. Bir oluşum gerçekleşiyordu; doğmak, gelişmek ve ölmek. Hayatın kurallarına ait olanlar bir yerde yaşayıp giderken kuralları çiğneyenler öteleştiriliyordu. Kendi kurallarını koymak isteyenler isyankâr ilan ediliyor, dışlanıyordu. Yaşadığımız hayatın seçeneklerine tercihler koymak bize aitti. Birinin bizi üzmesine izin vermek, kaybedişimizi sahiplenmek veya kazanmak bize aitti. Görünen o ki dünya yalnızca tek bir yer gibi görünebilirdi ama herkesin sahip olduğu dünyalar başkaydı.
Bir pencere açılıyor ve içinde dünyanın güzellikleri çıkıyor, ağaçlar güneşin ışığında parlıyor ve toprak yeşilliklerini capcanlı renklerde sunuyor. Dünya güzel, oraya ayak basanlar daha da güzelken bu denli kötülüğün barınıyor olması adil değil. Sanki bir şeyler anlatılıyor ama biz anlamıyoruz, her şey konuşurken kulaklarımız seslere susmuş gibi görünüyor. Bu suskunluğun sebeplerinden birisi olmayı istemeyen bir sürü insanın karşısında elinde beyaz geceliğini tutan çıplak bedeniyle karanlık bir yolda tek başına kalmış bir kadın görünüyor. Geceliğin göğüs kısmından bel kısmına uzanan bir kesik var ve kesikten taze kan oluk oluk akıyor. Sanki kumaş parçasında susmayan bir şeyler var, o da bir şeyler anlatmak istiyor.