Sonbaharı seviyorum. Sessiz bir parkta kocaman bir ağaca sırtımı dayayıp yaprakların düşüşünü veya etrafımdaki düşmüş yaprakları uzun uzun seyrediyorum. Yaprakların yaşamını düşünüyorum. Büyüyüp yemyeşil olduklarını ve tebessüm ettiklerini hayal ediyorum. Sonra aklım ağaçlara kayıyor. Ağaçlara bayılıyorum. Öyle masalsı, aynı zamanda da öyle gerçekler ki! Dallarını, gövdesini, yeşilini, turuncusunu bütün kalbimle kucaklıyorum. Böyle yalnızca zihnimde kucaklayınca içim rahat etmiyor tabii. Ağacın gövdesine sırtımı dayamış huzuru
hissederken çok rahatım fakat kalkıp bir de gövdesinden kollarıma sığdırabildiğim kadarını hissederek sarılıyorum ona. Ağacı bilmiyorum ama ben inanılmaz rahatlıyorum sarılırken. Sanki bir anlığına bütün dertlerim yok oluyor ve ben ağacın bir parçası oluyorum. Doğayı anlamaya, anlamaya çalışmaya bayılıyorum. Çoğu insanla kuramadığım duygusal bağı bu kahverengi gövdeye sarılarak bir ağaçla kurabiliyor olmam bana da tuhaf gelmiyor değil. Fakat ben bir ağaca çok uzun zaman önce sarılırdım, insanların yargılayacağını düşünmeseydim. Sonradan fark ettim ki ne yaptığım, yalnızca bana nasıl hissettirdiğine bağlı olmalı. Ben bir ağaca sarılarak duygu yüklendim, bir başkası bulutları izler, bir diğeri hislerini
bir deftere döker, bir diğeri ise hislerini hep içinde yaşar. Ben sadece yeni bir dostluk kurduğum için heyecanlıyım ve bu dünyada yalnızca ben, bunu eleştirme ve sorgulama hakkına sahibim. Bence huzurun formülü bunun gibi bir cümlede gizli. Hem bu kez annem de rahat olur. Küçükken pelüş hayvanlarla arkadaş olmama kızmasa da pek takdir ettiği söylenemezdi. Bu kez dostum canlı anne. Bütün ihtişamıyla karşımda. Büyüyor, gelişiyor, bazen de küçülüyor ve kuruyor. Zaten insanlar da öyle değil mi? Herakleitos ne demişti: “Değişim, değişmeyen tek şeydir.” Ağacım da bu pekala bu söze uyum sağlıyor hem de bütün insanlardan daha dengeli, daha sistemli yaşıyor değişimlerini. Onu bu kadar sahiplendiğim için endişeleniyorum aniden. Çünkü buradan kalkıp hayatıma devam etmem gerekecek. Sonsuza kadar bu ağacın altında yaşadığımı hayal ediyorum. Burada uyanıp burada yemek yediğimi, kitabımı burada okuyup bitirdiğimde gözlerimi kapatıp düşünmeme izin veren ağacıma, daha sonrasında düşüncelerimi aktardığımı hayal ediyorum. Bu noktada ağacıma bir isim de veriyorum.
Onu sadece ben tanıdığım gibi, ismini ve karakterini de yalnızca ben biliyorum. Hepsi kafamın içinde öyle canlı ve neşeli ki! Şimdi kalkıp gitmem gerekiyor. Burada yaşadığım duyguları kalbime iyice kazıyorum. Ağacımı alışık olduğu ve bence çok da sevdiği yalnızlığa teslim ediyorum. Aslında yalnız değil; toprak, güneş, diğer ağaçlar ona her anında eşlik ediyor. Birbirlerine öyle nazik, öyle sıra dışı destek oluyorlar ki hayran olmamak imkânsızlaşıyor. Ağacıma son kez bakıp gözlerimi kapatıyorum. Onu değil ama o muazzam görüntüsünü zihnime hapsediyorum. Şimdi huzur zihnime işliyor ve beni asla terk etmeyeceğini biliyorum. Mutluyum.
Abonelik
0 Yorumlar