Bilinmeyen Bir Yazı
Kaçacak bir yerim kalmamıştı, kendi içimde dahi saklanamıyordum. Yürümeye başladım ve geçtiğim her sokak silindi ardımdan. Dünya sanki yalnızca benim etrafımda dönüyordu. Hızına yetişemediğimden hep başımın dönmesi. Biraz eksik ve bir hayli yavaş yaşıyordum. Hâlâ, yağmurun yağma sürecini takip etmeye yetmemişti gözlerimin kuru kalması. Evet, yağmur yağınca ekseriyetle ağlardım ve damlalara karışmasın diye gözyaşlarım, evin penceresinden seyrederdim. Yağmurdan korkulur mu? Ben korkardım, dünyayı su basacak sanırdım ve boğulmak istemezdim, hele ki her gün kelimeler beni boğmaya çabalarken. En doğru kelimeyi seçmek için tüm yanlış kelimelere haksızlık yapardım. Doğruyu bir kerede bulamayacağımı bilirdim ve bildiklerim hüzün kuşu olur, her gün şakaklarıma konardı. Bir hayli zaman atlattım ve korkulu uykular serüvenime başladım, sonra bir akşam uyandığımda bunları yazdım. İçimden tüm yazdıklarımı ve yazacaklarımı fırlatıp atmak istedim. Yazmak, herkes için bir kabiliyetken benim için bir lanetten öteye geçemedi. Kendimle konuştum geçen gün, çok şikayet etti beni. Gün geçtikçe kendime küstüm, sararan yapraklar rengini solan yüzümden almaya başladı. Kalbimi ölmeden bir ressama çizdirmek istedim, evime yolladığı kırık vazo portresi oldukça iyi tasvirlemişti kalbimin neticesini. Ölmeden bir de kendimi yazmak gibi bir isteğim vardı. Bir kâğıt ancak bu kadar kirlenebilirdi, her günahımla bir kalem kırıldı. Ve bu kez yanlış kelimeler şanslıydı, onları doğrularıyla değiştirecek bir hayatım olmadı. İşte en büyük haksızlığı burada kendime yaptım.
Okuyunca fazla kelime kullandığımı fark ettim kendim için yazdıklarımda. Oysa, fazla kelimeye ihtiyacımın olmadığı bir hayat yaşamıştım. ”Ölmeden öldüreceksin nefsini.” dediler ve ben işi abarttım. Tüm ruhumu aynı bıçağa yatırdım, ayıklayamadım nefsimi hele ki tüm ruhumu kuşatmışken. Çiçekli şiirlerim olmadı benim veya umut verici öykülerim… Böylece acıyı ve ölümü mürekkep bildim kalemime. Çok tutanlar listesine giremedim yine de. Bu zamanda, çiçekli böcekli yazıları kokulu kitaplara yazmadıkça pek de anlam ifade etmiyormuş yazdıkların, geç olmadan anladım. Geç olmadı ama epey güç oldu kabullenmek, içimdeki yazıları susturacak bir çare var mıydı Allah’ım? Çünkü ben kaçmak için çırpındıkça o arkamdan geldi. Ben de, kaybolsunlar diye arkamda silinen sokaklara haykırdım hepsini. Tüm serüvenim bu kadar mıydı? Allah’ım, iyi bir yazar olmak için çırpınarak ettiğim duaları yanlış mı ettim de söyledim, bilmiyorum? Çünkü her yazdığımda bir o kadar eskidiğimi ve üzüldüğümü fark ediyorum. Beni anlıyorsun biliyorum ama ben kendimi anlayamıyorum. Beni kurtar!