fbpx

Başarılı bir basketbol takımının nasıl oluşturulması gerektiği her zaman tartışmalı bir konu olmuştur. Özellikle de NBA normlarında bu durum çok daha karmaşık bir hâldedir. Kimi takımlar draft ettikleri oyuncuları geliştirerek başarıya giden yolu oluşturmaya çalışırken kimi takımlar ise draft ettikleri oyuncuları belli bir süre sonra takas edip ve bazı draft haklarından da feragat edip karşı takımın süperstar bir oyuncusunu alabildiği görülmektedir. NBA tarihinin en başarılı iki takımı olan Los Angeles Lakers ve Boston Celtics de genel olarak bu noktada birbirlerinden ayrılıp başarıya giden yolun kapılarını açmışlardır. NBA’in ve Amerikan sporlarının belki de en büyük rekabeti olan bu eşleşme aynı zamanda dünyanın en gözde ve ilgi çekici şehirlerinden biri olan Los Angeles ile daha çok kültürel birikimi ve entelektüelliği ile öne çıkan Boston’ın farklı kimliklerini ortaya koymaktadır. Kısacası, Los Angeles şehrinin konumsal ve sektörel avantajını daha çok kullanan Lakers tarihi boyunca hep belli bir “franchise” oyuncusunu draft ettikten sonra onun yanına bir veya birkaç yıldız oyuncu eklerken Boston Celtics ise daha çok draft ettikleri oyunculara güvenmesi ve onları geliştirdikten sonra gerekirse takıma süperstar oyuncu eklemesiyle öne çıkmıştır. Bu durumun iki takım açısından da ilk örneklerinden biri 1978 ve 1979 yılında draft ettikleri iki oyuncuydu: Celtics cephesinde Larry Bird, Lakers cephesinde ise Earvin “Magic” Johnson. Larry Bird… Boston Celtics Indiana’lı bu genç oyuncuyu draft ettikten 2 yıl sonra yanına geleceğin bir başka süperstarı Kevin McHale’i 1980 yılında ilk tur üçüncü sıradan draft etti ve o sırada takımda olan ve henüz yıldız oyuncu statüsüne ulaşmamış olan Robert Parish ile birlikte büyük üçlüsünü yani “Big Three”sini oluşturup 80’li yıllara damga vuran takımı oluşturmuş oldu. Boston Celtics 1981, 1984 ve 1986 yıllarında olmak üzere o kadroyla toplam 3 şampiyonluk kazandı ve böylece yıldız oyuncu takasına girmeden başarı kazanan NBA hanedanlıklarından birisine güzel bir örnek oldu. Lakers ise draft ettiği Magic Johnson’ın yanına zaten 4 sezon önce yine bahsettiğim şekilde tarihin en iyi oyuncularından birisi olan Kareem Abdul Jabbar’ı almıştı ve bu ikiliyi oluşturduktan sonra bir de 1982 draftında James Worthy’i ekleyince “Showtime Lakers” kadrosunu oluşturmuş oldu ve o takım 80’li yıllarda tam 4 şampiyonluk kazandı. Bu iki takım arasındaki draft edilen oyuncu ve takasla alınan yıldız oyuncu arasındaki fark ise 90’lı yıllardan itibaren daha da belirgin olacaktı.

1998 yılına geldiğimizde yaklaşık olarak 10 senedir şampiyonluk kazanamayan ve daha sonra 90’lı yılların başında büyük efsane Michael Jordan’ın en büyük bireysel rakibi olarak görülen ancak Celtics onu draft ettikten yaklaşık birkaç ay sonra talihsiz bir şekilde hayatını kaybeden Len Bias’ın eksikliği ve Larry Bird’ün emekliliği sonrası bu büyük camia yeni bir umut ışığı olacak isim arıyordu ve bu kişi Kansas Üniversitesinden çıkan Paul Pierce nam-ı diğer “The Truth”du. Pierce’ı draft ettikten sonraki 9 sezonda sadece 2002 yılında Paul Pierce’ın playofflar’daki efsane performansıyla konferans finali oynayabilen Celtics için farklı ve büyük bir hamle kaçınılmaz olarak gözüküyordu. Pierce’ın bütün gelişimine rağmen yeteri kadar takım içi yardımı bulamaması sonucu Celtics haklı olarak artık yıldız oyuncuları almak zorundaydı ve o zamanlar Timberwolves’ta harikalar yaratan Kevin Garnett ve süperstar oyun kurucu Rajon Rondo’yu kadrosuna kattı. Tüm bunların üstüne Ray Allen gibi olağanüstü bir şutör de eklenince bir önceki sezonu 30 galibiyetin altında bitiren Boston, geçirdiği bu değişim sayesinde 2008 yılında şampiyonluğu kazandı ve ilerleyen 5 yıl boyunca da finallerde ve konferans finallerinde boy gösterdi. Her ne kadar o takımın toplamda sadece 1 şampiyonlukla kalması biraz hayal kırıklığı olarak hatırlansa da Celtics camiası beklediği noktaya ulaşmış oldu. 2013 yılına gelindiğinde ise yine bir dönüm noktası yaşayan Boston, artık yaşlanmalarından ötürü Paul Pierce ve Kevin Garnett gibi süperstarları gelecek yıllardaki birinci tur draft hakları karşılığında Brooklyn Nets’e takasladı. Bu takas hâlâ günümüzde bile tartışılmakta ve 2010’lu yıllar sonrası NBA tarihini değiştiren takas olarak belirtilmektedir. Nets bu takas sonucu beklediği başarıyı yakalayamayıp en fazla konferans yarı finali oynarken Celtics ise aldığı draft hakları karşılığında 2016 yılında Jaylen Brown, 2017 yılında Jayson Tatum’ı draft ederek tam bu günlerde 2022 yılında final oynayan ve ondan önceki 5 sezonda 3 kere konferans finali oynayan takımın temellerini atmış oldu. Hatta ilerleyen yıllarda takasla Utah Jazz’ın yıldızı Gordon Hayward’ı kadrosuna katan Celtics’in ondan beklenileni alamayıp yollarını ayırması sonucu başkan Danny Aigne şu ifadeleri kullanmıştı: “Yıldız oyuncu alınca bu tarz riskler de ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bizim senelerdir draft ettiğimiz oyuncular çekirdeği üzerinden takımı neden geliştirmeye çalıştığımızı anlamışsınızdır.” Bu sözlerin haklılığı doğruluğunu korumakla birlikte olup örnek alınması gereken önemli dersler içerdiği de aşikâr. LA Lakers ise hepimizin bildiği gibi 1996 yılında Charlotte Hornets’tan aldığı draft hakları ile ikon Kobe Bryant’ı kadrosuna kattı. Bir sonraki sezon da takıma efsane Shaquille O’Neal’ın da eklenmesiyle birlikte 2000’li yılların ilk yıllarına damga vuran Lakers takımını oluşturdu. Daha sonra 2004’te Shaq’ın takımdan ayrılması sonucu bocalama dönemine giren ancak Kobe Bryant gibi bir anomaliye sahip olmanın verdiği avantajla Lakers 2009 ve 2010 yılında 2 şampiyonluk daha kazandı. Daha sonra büyük bir boşluk dönemine giren Lakers 2017-2018 sezonunda sadece 35 galibiyet alabilmişti. Böylesine umutsuz gözüken bir takım bir sonraki yaz megastar LeBron James’i ve bir sonraki sezon da Anthony Davis’i, önceki yıllarda draft edip de bir türlü geliştirmediği oyuncuları takaslayarak kadrosuna kattı ve 2020 yılında şampiyonluk yüzüğüne ulaştı. Özellikle de bu derece kötü giden bir takımın bir anda böylesine muhteşem iki oyuncuyu kadrosuna katabilmesinin iki sebebi vardı: Los Angeles’ta olmanın büyük avantajı ve bu avantajın getirileri sonucu oluşturdukları büyük tarihleri. Elbette burada yazımın sonuna gelmişken şunu da okuyucularımıza özellikle belirtmek istiyorum. Los Angeles Lakers’ın başarısı ve büyüklüğünü asla sadece konum avantajına bağlamıyorum, sonuçta Magic Johnson, Kobe ve James Worthy gibi isimleri draft edip yıldızlaştırdılar. Ancak takım çok kötü giderken bile bu prestijin avantajını kullanıp kısa sürede ve istikrarlı olarak başarıyı tekrar yakalayabiliyor olmasını irdeliyorum. Saha dışı faktörlerde Celtics’in hiçbir zaman bu tarz avantajları olmadı ve belki de o yüzden son 36 sezonda yalnızca 1 şampiyonluk kazanabildiler. Bunu belirtmemin tek amacı ise, basketbolseverlerin Celtics’i “Taş Devri’nde kazandığı şampiyonluklarla övünüyorlar.” demeden önce tüm bu faktörleri göz önüne almasını da en içten bir şekilde tavsiye ederim. Başarıya giden yol herkes için aynı olmayabilir ve bu yol hem övülebilir hem de eleştirilebilir. Önemli olan bundan doğru dersleri çıkarıp yorumlayabilmek.

Teoman Oğuzhan içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!
Abonelik
Bildir
guest
0 Yorumlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin
Teoman Oğuzhan içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]