"Bunun içindir ki milletimizin… güzel sanatlara sevgisini… her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür."
Güneşli havayı, kavuşmaları, kazanmayı herkes sever. Mesele farklı olabilmek için bunların aksini sevmek değil, gerçekten sevmek. Her yağmurun ardından güneş çıkacağı için yağmuru sevmek de değil. Öyle yağmurlar gördüm ki zira güneş uzun süre gözükmüyor. Çoğu insan da o günlerde kendi mutsuzluğunu kendince kötü bildiği güzelim yağmura atıyor. Oysa pencereye vuran sesi, camı açtığımızda gelen o kokusu ne kadar güzel.
Hem de öyle güzel başardım ki… Tüm pisliklerinden sıyrıldım hayatın. Deliliklerinden gülücükler hatta kahkahalar çizdim, ölümlerinden diriltmeler sağladım, siyah olan her geceden yepyeni bir gündüze çıkmayı başardım! Diğerlerine de kanıtlayacağım. Tek derdim bu.
İnsanların artık farkına varması gerekiyor aslında hayatın o kadar da uzun olmadığını. Herkesin bir gün sabaha güneşli günlere uyanamayacağının, çiçeklerin bizsiz açılacağının, kuşların sabahın erken saatlerinde bizsiz de ötebileceğinin farkına varması gerekiyor.
Tüm bunların ışığında sinema filmlerinin sosyolojik açıdan incelenmesi bize bambaşka bakış açıları kazandırabiliyor. Çünkü filmler, içinde bulunduğumuz toplumun yapısıyla ilgili birçok ayrıntıyı ve aksaklığı bize sunabiliyor. Bu sayede toplumu ve toplum içeresindeki konumumuzu daha iyi anlayabiliyoruz.
Hayatı bir bilgisayar oyunu olarak düşünün ve hepimiz birer oyun karakteriyiz. Seviyemizin artmasının tek yolu kitap okumak. Kitap okudukça kendimizi doldurup güçleneceğiz ve okuma sayısına göre seviyemiz de artacak. Eğer sadece seviye artırmak için kitap okursanız bu sefer kendinizi dolduramayacaksınız.
Dertler zifiri karanlık ise sevinç sadece güneşin doğdu gün saatiydi.
Akan bir nehre saniyenin milyonda biri hızında bakarsanız hareketsizdir. Her şey düzen içindedir. Nehre normal hızda bakarsanız o düzenden eser kalmaz. Nehir akar ve açıkça düzensizdir. Evrene baktığımızda da milyarlarca yıllık geçmişini, 60-70 yıllık gözlemlerle -evrenin düzenli olduğu fikri 1-2 günlük gözlemlere dayanır- her şeyin düzen içinde olduğunu iddia edemeyiz. İnsan zihni, bu süreleri algılayamadığı için yanılgıya düşmektedir.