Bazı insanlardan, bazı durumlardan öncesi hiç yazılmamıştır hayatta. Belki 10, belki 40 senelik bir hayat var fakat bu hayat nefesini enkazın altında tüketirken bir saniyesi bile yoktur anılarında. Yıllarca ne kadar nefes almışsa da o an nefessizdir. O an gülümsemelerini hatırlamaz, acılarını da unutur. Yaşayacak mıyım? Kıyamet mi koptu? Herkes nerede? Ben neredeyim? Ölecek miyim?
Tek bir insan hayatını kaybetti belki bu saniyelerde. Bir kişi ölüme yürüdü fakat kaç kişi beraberinde gömüldü? Bir hayat, kiminin annesi-babası, küçük kız kardeşi veya abisi-ablası, kız arkadaşı belki erkek arkadaşı, sevgilisi, kuzeni, yengesi, amcası, dedesi, teyzesi, evladı… Bir nefes kesildiğinde, kaç insan nefes almaya utanır? Bir şehir yok oldu. Ölen insan sayısı 45.000, peki kaç insan daha öldü? Yaşayan insan dursa bir an ve düşünse, en yalnızı dahi. Ölse beraberinde gitmek isteyeceği kaç insan var?
Enkazdan kurtuldu! Bu cümle yüz binlerce insana umut olurken umuda dair hiçbir şeye artık sahip olmayan; her şeyini, herkesi kaybetmiş insanlardı kurtuldu dediklerimiz. Kurtulmak? Neyden? Depremden mi, hayır. İnsanlardan, mahlukattan kurtulmaktır bu. Kaçış yine aynı yereyse de zaten bir kurtuluş yoktur ki ortada. İhmal, basit bir kelime değil. Öyle geliyor kulağa; işlerini ihmal etme, ilgilenmeyi ihmal etme. Cahillik de basit geliyor, cahillik etme, cehalete kapılma. Yani gün içinde kullandığımız kelimeler, evet. Ama bakın görün, izleyin.
İhmal öldürdü. Cehalet öldürdü.
Kaç gün geçti, deprem bölgesindeki illere kaç gün, diğerlerine kaç gün geçti? İster istemez insan, hayatına dönüyor; kimi işine, kimi okuluna dönüyor. Fakat bu insanlar… Bir insan düşünün ya. Ne bileyim herhangi bir sabahınızı. İştesiniz, bir yıkım, toz duman. Sabah eşinizi öpüp, çocuklarınıza sarılıp çıktığınız ev, artık bu insanların bedenleriyle bir enkaz. Ekmek almaya gittiniz, evin genç çocuğusunuz. Sıkıla sıkıla yürürken ne olacak ki en fazla? Peki düşünsenize saat 04:17 ve mışıl mışıl bir uykudasınız. Harika bir gün geçirdiniz. İşte yükseldiniz, yurtdışı için sonunda bilet aldınız, evlilik teklifi aldınız bugün! Ya da kötü bir gün, tam tersini yaşadığınız günler. Ama işin sonunda hep yarın olsun da cümlesiyle o yatağa girdiniz. Ama,
yarın hiç olmadı.
Nokta şu ki, belki bizler dönüyoruz bir şeylere ama bundan sonra hiçbir şey aynı değil. Milyonlarca insan, kimileri öldü; kimileri bu acıyı yüreğinde ölene dek taşımaya mahkum artık. İşte bu böyle bir durum, öncesi yok. Sonrası da hep zor olacak. Söylenecek çok şey var, söylenmeyecek çok şey var. İnsan tam ağzını açacakken “Ne diyeceğim ki? Neyi değiştirir ki, her şeyimi kaybettim.” diyor ve susuyor. Bir deprem, binlerce, milyonlarca hayat. Bu tarih 06.02.2023, saat 04:17, aynı gün 13:24 asla unutulmayacak tarihte. Fakat yanlış hatırlanacak. Manşet hep “Yüzyılın En Kötü Deprem Felaketi”… Yüzyılın felaketi miydi? Evet. Ama insanların ölümü yalnız depremden değildi.
Manşet;
İhmal Öldürdü. Cehalet Öldürdü. “Yüzyılın En Kötü Vefasızlığı, Devlet Büyükleri, İnsanlık Yoksunları.”
06.02.2023 04:17
Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa🎗