Bir görüş, bir bakış; saniyelik dakikalık bir iki kelam, ilk sohbet. Hoşlanmaktır bu bence. İlk zamanlar baş başayken konuşmak zor gelir. İstiyorsundur aslında ama zor gelir, içinden milyonlarca kişiye hitap eder gibi konuşursun ama dışarıdan dut yemiş bülbüle dönersin. Gözlerini kaçırırsın, kaçırmak istemiyorsun ama ilahi bir güç mü desem acaba ya da yerçekimi kuvveti midir acaba, gözlerini yukarı aşağı, sağa sola çeker bir şeyler. Bir türlü bakılması gereken yöne bakılmaz. Bakılamaz. Zaman geçer, günler geçer, hoşlanmaya devam eder, yavaş yavaş artar, artar, artar, bir noktaya gelirsin. Nedir o nokta?
Denk gelmek istiyorsun bir yerlerde, aniden karşına çıkmasını istiyorsun bir yerlerde, e sürekli aklında bir yerlerde, o ne olacak? Denk gelirsin, çıkar karşına, konuşursun, genelde gülmenin bol olduğu sohbetler olur çünkü yeni yeni tanımaya başlıyorsundur. Beraber zaman geçirirsin, çaylar içersiniz, kahveler içersiniz, içilir bir şeyler, mühim değil. Nokta virgüle ufaktan kaymaya başlar. Virgül nedir?
Âşık oldun. Aşk nedir? Kendime göre biraz aşkı tanımlamak istiyorum aslında. İlk dediğim saniyeler, dakikalar bir hiç olmuştur bile. Geçtiğini anlamazsın zamanın, öyle olmalı. Neşesi bol olan sohbetler, derdin, üzüntünün içinde kayboluverir artık bazen, öyle olmalı. Yeri gelir bomboş konuşmalar, yeri gelir en derin kuyudan daha derin, daha koyu sohbetler yapılır, yeri gelir hiç konuşulmaz. En kötü gününde onu gördüğünde yüzünde bir tebessüm belirmeli ve onun senin gözüne bakarak ne olduğunu en azından sorabilmeli bence. Saygı duyulmalı, eleştirilmeli, gelen eleştiri saygıyla kabul edilmeli bazen ve bunun üzerine konuşulmalı, hayat böyledir, aşk hayatın içindedir. Beraber gezip beraber öğrenmek, bunlar yapılmalı, hayatın içindedir. Yani bence aşkı yaşamak istiyorsak yaşayarak yaşamalıyız. Virgül değil noktalı virgüller olmalı bir ilişkide.
Anlattım aşkı, anlatmaya çalıştım. Bana sorarsanız aşka o kadar inanmıyorum, daha doğrusu sürekliliğine. Aşk bir zamandan sonra sevgiye dönüşmeli. Sevgi duyulmalı. Hani ”Lafla peynir gemisi yürümez.” derler ya, aşkla da bir ilişki yürümez bana göre. Sevgi daha süreklidir. Limitini aldığınızda sonsuza gitme olasılığı çok daha yüksektir. Aşkın bilmem kaçıncı türevinin sıfıra varacağını düşünüyorum. Kusuruma bakmayın mühendis sayılırım, matematik kullanmayı seviyorum. Konumuza dönelim. Aşk dedim, sevgi dedim, hoşlanmaktan bahsettim. Ne kaldı? Hiçbir şey. Ölü Ozanlar Derneği filminde diyor ya adam, “Şiir, romantizm, aşk, güzellik, bunlar uğruna hayatta kaldığımız şeylerdir.” diye. Saydığı durumlar ayrı ayrı bir güzellik.
Saydıklarımı hiç yaşamadım. Bekliyorum o günü veyahut o anı. Bekledikçe de insan bir boşluğa düşüyor gittikçe, bir umutsuzluk sarıveriyor dört bir yanını. İzin vermemeye çalışıyorum, keşke şu çay sigara olmasa. Siz beklemeyin, yani görürseniz, bulursanız, en önemlisi de hissederseniz beklemeyin. Bekliyorsanız da nerede beklediğinize dikkat edin, biraz önünde bekleyiverin, denk gelirsiniz belki, siz anladınız. Kalın sağlıcakla.
İllüstrasyon sahibi: https://instagram.com/thisgiz