Aslında Cemal Süreya özetlemiş biraz biraz:
“Günlerce konuşmaz, yazmaz, sormaz sonra
Gelir bir merhaba der yine o kazanır.”
Sen Albatros,
Sen en güzel şiirlerin kuramadığı kafiyesin. Ben seni tanıdığım süreçte senin varlığından güç aldım hep. Sen hayatımdayken ben de hayattayım.
”Geçecek dedim… Kendi kendime
Bu nefes alırken göğsüne batan iğneler
Yutkunurken boğazına düğümlenen lokmalar.
Bu dünyanın kıyısına gelip de aşağıya düşecekmişsin hissi
Hepsi geçecek.
Minicik bir sızı kalacak yüreğimde, o kadar.”
Sonra sen geldin. Her şey renklendi.
Sen hep yanımda ol Albatros.
Çünkü hayat, birinin tüm kalbiyle senin yanında olduğunu bildiğinde
Güzelleşiyor.
İnsanların manzarası vardır Albatros. Mesela sen, bir akşamüzeri deniz kenarısın. Huzur veriyorsun etrafına.
İnsan dertlerini unutuyor rahata eriyor âdeta. Mesela bazı insanlar vardır ya, varlığıyla geceyi aydınlatır. Bak işte, sen o insanlardan birisin. Sen gök mavi, bense kara. Gelip aydınlatıveriyorsun kapkara hayatımı. Bunları düşünürken bütün gece balkonda sokağı ve sessizliği dinledim elimde bir bardak demli çay ve gökyüzünde yıldızlar. Ne fark ettim biliyor musun? Albatros sakın kıskanma gökte asılı kalmış bulutları onlar gelip geçici. Sen gözlerinde taşıyorsun gökyüzünü. Gözlerinin rengi yıldızlardan… Bazen seni o kadar çok düşünüyorum ki bunu nasıl fark etmiyorsun anlayamıyorum.