“Daha da kötüsü kafam puslu gibi hep, çoğu kez ne yazdığımın farkında değilim.”
…
İnsanlar yazdıklarımı okuyorlar sonra: ”Hiç de fena değil, sevimli… Sevimli ama Tolstoy nerede, bu nerede…” ya da ”Pek hoş, ama Turgenyev’in Babalar ve Oğulları daha güzeldi.” Böylece son nefesime kadar, her şey sevimli ve hoş olacak, daha fazla değil. Ölümümden sonra da tanıdıklar mezarımın yakınından geçerlerken ”Burada Trigorin yatıyor.” diyecekler. ”İyi bir yazardı ama Turgenyev kadar değil.“
Martı-Anton Pavloviç Çehov
-Her insan, hayatında zor bir seçim anıyla karşılaşır. Kefelerdeki ise her şeyden çok istediği bir şey ve bir şeyin olmadığı her şeydir.
-Islah edilmesi zor olan çorak topraklar değil, cahil kalmış bireylerdir. Asıl yıkımın olduğu yerler orduların bertaraf ettiği şehirler değil, fikirlerin kıyasıya çarpıştığı zihinlerdir.
-Susmak; kimi zaman dinlemeye, anlamaya, onaylamaya, reddetmeye, yüceltmeye, aşağılamaya, bir şeyden çekinmeye, ima etmeye, konuşmaya ve daha birçok anlama denk gelebilir. Önemli olan hangi hal içerisinde olduğumuz değil, hangi hali seçtiğimizdir.
-İnsan; mikroskop altına alınamayan, kesin kalıplar içerisine konulamayan tek somut varlıktır. İstisnası, tabiri caizse, pütürüğü çoktur ve dolayısıyla kendi hakkında söylediği her yargıyı boşa çıkaracaktır. Ancak böylesi bir halde olmasına rağmen, yaptığından geri kalmayacak ve çelişki içine düşmekten kaçamayacaktır.
-Birikmişler ve yaşanacaklar… Aralarında bir bağ olmalı. Biri ileride patlamalı, biri geçmişten ağır bir parça taşımalı. Biri deliler gibi güldürmeli, biri deliymişsin gibi alay etmeli. Birini sen konuşturmalısın, biri seni konuşturmalı. Esasında bir araya gelip tek olmalı, zihninden kalbine akmalı ve oturmalı en orta yere. Seni parça parça yakmalı, söndürmeli. Gün geçtikçe öldürmeli, öldürdükçe diriltmeli. Bir arayış içerisinde uyutmalı, sayıklatmalı. Sana çok şey unutturup hiçbir şey hatırlatmamalı. Yoksa ne anlamı var, birikmiş yapraklara bakıp sonbaharı yaşamanın…
-Sorarım size: Bir çiçekle havayı, bir hayvanla suyu paylaşmak, bir böcekle oda arkadaşı olmak; 16 milyon insan ile yalnızlığı, hak etmeyenlerle sevgiyi paylaşmaktan, günah satan insanlara karşı nefretimizi tüketmekten daha iyi değil midir?
-Hiç çalıştınız mı bir sözün, bir diyaloğun altında yatan anlamı aramayı? Yoksa bakıp duyup beğenerek geçip gittiniz mi? Hiç düşündünüz mü, bir çocuk neden koşar, bir kadın neden ağlar? Çiçekler neden açar, kuşlar neden uçar, güneş neden her sabah doğması yetmezmiş gibi akşam usul usul batar? Deniz neden mavi, gece niçin kara, insanların kalbi niçin geceden de kara, hiç düşündünüz mü? Yoksa bir avuç insan neden yazıyor, çiziyor, dil döküyor, emek harcıyor ki geri kalan uğruna? Boşuna, hep boşuna…
Anlıklar 3’ü okumak için buraya tıklayabilirsiniz.