Ben senin sokağının kaldırım taşları arasında açmaya meyilli bir çiçeğim,
Arayıp bulamadığın o şarkıyım,
Bazen camındaki kuşum,
Okuduğun şiirin son dizesiyim,
Belki de kalbinde bir kan damlasıyım,
İlla ki hayatında bir şeyim.
Henüz bilmiyorum. Sen de söylemiyorsun. Sahi neden? Neden söylemiyorsun? Neden bu kadar gizli? Neden bu kadar gizliyorsun? Neden bu kadar saklıyorsun hiç anlamıyorum. Albatros, bazen o kadar belirsizsin ki anlayamıyorum.
Bazen öyle geliyor ki ben sende hiçbir şeymişim gibi sen bende her şeyken…
Kulağımda bu şarkı çalarken hep aklıma geliyorsun Albatros, çünkü ben böyle güzel bir hata hiç görmedim. Hata olan tek şey benim sana bu kadar bağlanmam. Bunu hep düşündüm. Ne kadar uzak durmaya çalıştıysam kendimi hep yamacında buldum. İnsanlardan her darbe yiyişimde kafamı senin omzuna yasladım. Evet, sen benim bu hayattaki mucizem olabilirsin ama bir gün yollarımız ayrılacak ve ben bu kadar bağlandığım için bu durumu zor atlatacağım. Sürekli bu durumu düşünüp kendim yine kendimin derdiyle sonu bitmeyen efkârlı gecelere düşüyorum. Yine böyle bir gece işte, şimdi çalan müzikse manidar…
“Efkârım birikti sığmaz içime…”
Sen Albatros, bana her inanmayışında benim kendime olan inancımdan eksildi. Abartı sevmeyen biriyim ben ama sen sürekli abarttığımı düşündün. Özellikle de acılarımı abarttığımı düşündün. Oysaki ben o kadar derin acı çekiyordum ki. Bilmiyordun. Hâlbuki bana inanmanı tercih ederdim ben. Acılarımı görebilmeni tercih ederdim. Bana yardım edebilmeni tercih ederdim. Öyle bir durumdayım ki senin uçurumundaki o yere tam oturmamış taşın üstündeyim. Düşmeye çok yakın. Düşmemeye kararlıyım bundandır artık uzak olmamız. Bunu yapmak zorundayım. Yollarımız ayrıldığında kendime gelemem yoksa. Bunu yapmak zorundayım. Sana yazdığım hiçbir cümle nokta ile bitmezdi bende. Bilirsin noktalar pek meraklıdır bitirmeye.
Tükendim ben. Bu hikâye beni tüketti. Bu hikâyeyi anlamaya çalışırken, seni anlamaya çalışırken yoruldum. Kayboldum bu karmaşada. Kendimi bulmam lazım. Seni aramayı bırakıp kedimi aramam lazım.
Seni ararken kendimi, kaybetmekten yoruldum
Bulduğumu zannettiğimde kendimden ayrı düştüm
Bu garip bir veda olacak, çünkü aslında hep içimdesin
Ne kadar uzağa gitsem de gittiğim her yerde benimlesin
Söylenecek söz yok, gidiyorum ben
Hoşça kal,