İhanetler çıkarken gün üzerine, insan bulabilir kendisini bu dünyanın en yükseklerinde, en uçta ve yalnız.
Karışamamak bu insanlığa , ayrıştırılmak insanlık ile zirvesindeyken bu dünyanın.
İhanetin bu nevisi daha başka bir çetrefil.
Lakin insan, değerli hissettirildiğini zanneder ama bir türlü ulaşamaz o dağın eteklerine. Yabancısı olur. Bir bakar, dorukta olan sadece bedenidir. Ruhu, ruhu ise anların devinimindedir; Geçmiş ile gelecek arasında.
Hani en çok da bu zamanın yalnızlaştırmamasını dilediğimiz insanlara o büyük fedakarlıkları yaparız da sonrasında her şeyden yoksun olarak buluruz kendimizi.
Ardındayken terkliğin, biz de peşinden gideriz.
Bedenimiz ve “o kişi” ile ruhumuza veda ederiz.
Ve en nihayetin de biz de ihanet ederiz kendimize.
O kadar var olmak isteriz ki “o insanda” bedenimizi de düşürürüz onun ardı sıra.
Ruhumuz ise biçimlenmemiş bir özlükte, tohumlarını yeşertmeden karışır gökyüzüne.
Sahi bu muydu ömür?
Bizler, bizim her ne ise emelimiz ona kavuşmayı değil de onu kimde yansıtıyorsak ona ulaşmayı hedefleriz. Emellerimizin ve muratlarımızın biçemlerini değiştirerek maddelere entegre ederiz.
Bu daha mı kolaydır? Adına duygular ve arzular dediklerimizi, yolda iken başka veçhelere oturtmak.
Ve insan da kaybeder ruhunu, ruhu artık bedeniyle raks etmez.
Önce insan ihanet etmemeli, ruhuna ve bedenine.
Emeliyse var etmek kendisini, ruhunun peşinden gitmeli.
Bizden sapmış insanlar ve ihanet pınarından çıkanlar ile ruhun sazı çalınmaz.
İnsan ne ister ise alemden, önce kendisinde var etmeli, kendisini beslemeli ve kendisine vermeli.
Köprüler kurmalı insanlıkla, ardındaki birikimler ve oluşumlar ile ilerlemeli. Ruhu ise bu seyahatin ağırlığını oluşturmalı.
İhanet ise mayasındadır bu dünyevi mahlukların.
O kadar ardından gider ki insan, ruhunu büyütemeyiverir. Ruhu ürkektir, adım atamaz ve artık çitlidir.
Sonra, bu özgürlüğün bedeli ne olursa olsun, insan onu bulmak ister.
Ayrı zamanda, mekanda ve yollarda bulunan bu beden ve ruhun birbirleri ile kavuşma yolculuğu nasıl gerçekleşir?
Kavuştuklarında ise ruhunu özgür kılar mı?
İnsan en çok, işte o zaman ihmal etmemeli ruhunu ve ayrı çıkış noktasından ve yolundan gelmiş beden ve ruha artık yanıtlar sunmalı.
İnsan kendi ruhuna ihanet etmemeli ve ömründeki şoförüne bu “2’sinin demini” belletmeli.